Header Ads


HAMİLELİK SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN 5 TEHDİT...

HAMİLELİK SÜRECİNDE ANNE ADAYINI TEHDİT EDEN 5 ŞİKAYET

 Bebeklerine kavuşacakları günü sabırsızlıkla bekleyen hamilelerin bu süreçte dikkatli olması gerekiyor.Özellikle hamilelikte ortaya çıkabilecek aşırı bulantı ve kusma ile diyabet, tiroid bezi fonksiyon bozuklukları ve yüksek tansiyonun ihmal edilmemesi önem taşıyor. Kadınların evlilik ve anne olma yaşını ertelemesi, hamilelikte hem anne adayının hem de bebeğin sağlığım olumsuz etkileyecek bazı hastalıkların görülme sıklığını artırıyor. İleri yaşta anne olmak Down Sendromu olasılığını, hamilelik sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar da birtakım riskleri gündeme getiriyor. 


Hamilelik sürecinde anne adayım tehdit eden hastalıklar hakkında görüşüne başvurduğumuz Acıbadem Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, sözlerine şöyle başlıyor: "Bilimsel gelişmeler sayesinde yüksek riskli gebeliği olan anne adayları yakın takip ile sağlıklı bebeklere kavuşabiliyor. Kronik hastalıkların kontrol altma alınması da hamilelik süresince ortaya çıkabilecek sorunları azaltıyor." Riskli hamileliklerde annenin ve bebeğin durumu, doğum soması yoğun bakım gerektirebileceği için doğumun tam teşekküllü, uzman doktor ekibi ve yenidoğan yoğun bakımı olan ileri teknolojiye sahip merkezlerde planlanması gerekiyor. Dr. Donat, hamilelikte anne adayının ve bebeğin sağlığım olumsuz etkileyecek durum ve hastalıkları "Kanamalar, aşırı bulantı ve kusma, tiroid bezi fonksiyon bozuklukları, diyabet ve yüksek tansiyon" olarak beş grupta topluyor.

1 ERKEN DÖNEM KANAMALARI
İlk üç ayda görülen vajina! kanamalar düşük tehlikesi sayılıyor. Bu dönemdeki kanamalar gebelik rahim duvarına tutunurken küçük çaplı damarların zedelenmesine bağlı meydana gelebiliyor. Söz konusu kanamalar hamileliklerin yüzde 10 -15’inde düşüğün ilk belirtisi oluyor. Gebeliğin devam edip etmediği kandaki hamilelik hormonuna bakılarak takip ediliyor. Kromozomal anomaliler, hayatla bağdaşamayacak yapıdaysa hamilelik kendiliğinden sona eriyor. 


2 AŞIRI BULANTI VE KUSMALAR 
Hamilelikteki bulantı ve kusmalar, ilk üç ayda hemen her anne adayında ortaya çıkabiliyor. Ancak bu süreçte aşırı bulantı ve kusma nedeniyle hamilenin yeterince beslenememesi ve vücudun susuz kalması sağlığını tehdit edecek hale gelebiliyor. Bulantılar, progesteron hormonunun artışına bağlı oluyor. Düz kaslarda meydana gelen gevşeme ayrıca hazımsızlık ve karın şişliği yapabiliyor. Bulantı ve kusmanın ortadan kaldırılması için doktor kontrolünde hap kullanılabiliyor. Ayrıca beyindeki bulantı merkezini baskılayan alternatif veya ek yöntemler tercih edilebiliyor. Eğer anne adayının idrarında keton cisimciğine rastlanırsa hastaneye yatırılıyor. Çünkü bu durum, gebenin yeteri kadar beslenemediği için karaciğerin yakıt olarak ketonu üretmeye başladığı anlamına geliyor. Keton cisimleri ise bebeğin sinir sistemine zarar verdiği için gebe tedaviye alınıyor, serum bağlanıyor, bulantı ilacı kullandırılıyor. Diyetisyenden destek alınarak hiperemezis gravidarum (aşırı bulantı ve kusma) diyetine başlanıyor. Anne adayı ağızdan beslenmeye başladığında da taburcu ediliyor. Bazı kadınlarda hamilelik boyunca devam etse de bulantı ve kusma genellikle hamileliğin 12. haftasından itibaren kayboluyor.

3 TİROİD BEZİ FONKSİYON BOZUKLUKLARI

 Hamilelerde tiroid bezinin az ya da çok çalışması bebeği ve anne adayını olumsuz etkiliyor. Düşüklere yol açabilen bu durum bazen de bebekte büyüme ve gelişme geriliğine neden olabiliyor. Tiroid bezlerinin düzenli çalışması bu kadar önemli olduğu için hamileliğin rutin testlerinden biri de tiroid fonksiyonunu belirleyen TSH seviyesinin ölçülmesi. Bir sorun olduğunun görülmesi durumunda bu işlevi düzenleyecek ilaçlar veriliyor. Ancak, hamilelikte ilaç kullanımının kesinlikle doktor kontrolünde olması gerekiyor. İlaç kullanmaya başlandıktan sonra da belirli aralıklarla TSH takibi yapılıyor. Çünkü hamilelik haftası ilerledikçe tiroid hormonuna ihtiyaç artıyor, bu nedenle kandaki TSH düzeyine göre ilacı yeniden ayarlamak gerekebiliyor.

4 DİYABET
Eğer diyabet hastası olan ve insülin tedavisi gören bir kadın hamile kalmak istiyorsa öncelikle şeker dengesinin sağlanması gerekiyor. Anne ve bebek sağlığı için gereken bu düzenleme ile doğumda meydana gelebilecek güçlükler de azaltılıyor. Şeker düzeyinin fazlalığı bebeğin aşırı kilo almasına, dolayısıyla da doğumun zorlaşmasına yol açıyor. Ayrıca hamilelik öncesi diyabetin varlığı bebekte doğumsal anomali riskini artırıyor. Bazen kadın diyabetik olmasa da hamileliğe bağlı olarak diyabet gelişebiliyor. Gestasyonel diyabet adı verilen bu durumun belirlenebilmesi için hamileliğin 24-26. haftasında şeker yüklemesi yapılıyor. Çünkü plasentadan salgılanan plasental laktojen hormonuna bağlı olarak insüline direnç artıyor, hamilelik öncesi şekere yatkınlığı olanlarda diyabet hastalığı tetiklenebiliyor. Bu hormonun etkisi ile şeker düzeyi yükselebiliyor. Kontrol altına alınmazsa iri bebek, ani bebek ölümü ve doğumda zorluklara yol açabiliyor. Bu nedenle şekerin diyetle ve ilaçla kontrol altına alınması önem taşıyor. Gestasyonal diyabette parmak ucundan şeker seviyesine bakılıyor. Diyetisyen tarafından, anne adayının kilosuna, yaşına ve hamilelik haftasına uygun, yeterli kaloriyi içeren bir diyet planlanıyor. Bazen şeker düzenlemesinde diyet yetersiz oluyor. Bu durumda anne adayına insülin tedavisine başlanıyor. Hamilelik süresince kan şekeri seviyelerini kontrol altına almak için insülin kullanıldıysa, doğumdan altı hafta sonra yeniden şeker yüklemesi yapılarak durum kontrol ediliyor. Hamilelik diyabeti geçirenler diyabete daha yatkın oluyor. Ancak çoğu kadında hamilelikten sonra şeker düzeyi normale dönüyor.
5 YÜKSEK TANSİYON 
Hamilelik öncesinde ve sırasında meydana gelen yüksek tansiyonun kontrol altına alınması gerekiyor. Çünkü bu durum hem anne için hem de bebek için risk oluşturabiliyor. Hamileliğin son üç ayında yüksek tansiyon gelişebiliyor. Bu durum gebelik zehirlenmesi veya toksemi olarak bilinen tabloya yol açabiliyor. Gebeliğin tetiklediği hipertansiyonun takibi önem taşıyor. Çünkü karaciğer enzimi yükselebiliyor ve böbrek yetersizliği oluşabiliyor. Epileptik nöbete yol açtığında eklampsi oluyor. Bu durumda bebek oksijen alamadığı için kaybedilebiliyor ya da erken doğum oluyor. Plasenta dediğimiz bebeğin eşi, erken yaşlanabiliyor. Damarda kireçlenme ve yapısal bir bozukluk olduğu için büyüme ve gelişmede gerileme oluyor. Yakın takiple erken doğum kararı alınabiliyor. Kesin istirahat ve ilaç tedavisi ile gebelik takip ediliyor. Anne veya bebeğin sağlığına olumsuz etkisi oluyorsa doğuma karar veriliyor.

Kaynak: Acıbadem Hastaneleri Hayat Dergisi 2013 Sayı 11 Sayfa 76-77

Düşünmek ve Paylaşmek Dileğiyle...

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.