Header Ads


Ağrılar ile İlgili Bulunmaz Bir Kaynak (AKUPUNKTURUN AĞRI KONTROLUNDAKİ YERİ)

BEŞİNCİ BÖLÜM
AKUPUNKTURUN
AĞRI KONTROLUNDAKİ YERİ
Doğu tıbbında 2000 yılı aşkın bir süredir kullanılan akupunktur son yıllarda Batı'da da güncellik kazanmıştır. Akupunktur akus, (iğne) ve punktur, (batırma) sözcüklerinin bir araya gelmesi ile türetilmiş bir sözcüktür. Çincede ise meridyen anlamına gelen Chen Chiu ve chinglon sözcükleri kullanılmaktadır.
Akupunkturun geçmişi 2500-3000 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Antik Çağ'da Mezopotamya ve eski Mısır medeniyetlerinde de akupunktura benzer yöntemlerin kullanıldığı bilinmektedir. Bu dönemlerde kabile sihirbazı ve şamanı balık kılçıkları ve bambu kamışı parçalarından yapılmış akupunktur iğneleri kullanmaktaydı. Çin'de ise akupunkturun geçmişi Sarı imparator dönemine dek dayanmaktadır. Sarı İmparator döneminde akupunktur resmi tıp yöntemi olarak kabul edilmiştir. İlk akupunktur kitabı yine Sarı İmparator döneminde, İ.Ö 2 ve 3. yüzyıllarda Nei Ching Suwn tarafından yazılmıştır.
Ortaçağ'da akupunktur kısa bir süre için Batı tıbbına girmiştir. 7. ve 8. yüzyıllarda Fransa ve Al-manya'da ortaya çıkan akupunktur kısa bir süre sonra yeniden kaybolmuştur. Batı'ya ilk akupunkturu getiren Hollandalı Wilhem ten Ryhne 1683 tarihinde akupunkturu tanımlamıştır.
Akupunkturun etki mekanizmasını açıklama amacı ile yapılan çalışmalar sonucunda önemli ipuçları elde edilmiştir
Akupunktur 1940'larda Çin'de yeniden resmi tıp olarak kabul edilmiştir. Batı'da yeniden güncelleşmesi 1970'li yıllarda ABD cumhurbaşkanı Nik-son'un Çin gezisi ile olmuştur. Bu geziye katılan Batılı bilim adamları akupunkturu yerinde görmüş ve bir çok laboratuar çalışmasını başlatmışlardır.



Tarihsel değeri olduğu için akupunkturun etki mekanizmasını açıklarken Çin görüşlerine yer vermekte yarar vardır. Çinliler akupunkturun etki mekanizmasını çeşitli mistik teorilerle açıklamak yoluna gitmişlerdir. Buna göre dünyada iki güç denge halinde bulunmaktadır. Bu iki güce Yin ve Yang adı verilmektedir. Yang erkeklik, ışık, ısı, saldırganlık ve gücü temsil ederken Yin dişilik, karanlık, soğukluk ve pasifliği temsil etmektedir. Dünya başlıca beş elementten meydana gelmektedir. Toprak, su, ateş, ağaç ve metal. Buna koşut olarak vücutta da beş önemli organ vardır. Kalp, akciğerler, karaciğer, dalak ve böbrekler. Beyin yalnızca kafatası içinde sınırlanmış ve bir organdır ve yaşamsal etkinliklerde fazla rolü yoktur.
Bir yıl 365 günden meydana gelir. Vücutta da 365 önemli nokta vardır. Bu noktalar akupunktur tedavisinin temelini oluştururlar. Akupunktur noktaları isimlerini iç organlardan alan ve meridyen adı verilen hayali çizgiler üzerinde bulunurlar. 14 meridyen vardır. 12'si çift, diğer ikisi ise tektir.
Çin tıbbına göre akupunktur noktalarının hepsinin semptomatik özellikleri vardır. Yani ilaçlan nasıl hastadan alman ifadeye ve bulgulara göre seçiyorsak, akupunktur noktalarının kullanımının da öyle olması gerekir. Hastadan alınan ifade ve bulgulara göre nokta seçimi yapılması gerekmektedir. Akupunkturun bu şekilde açıklanması ancak tarihsel değer taşımaktadır. Tıbbi ve bilimsel bir değeri yoktur. Ne yazık ki bir çok hekim hâlâ bu açıklamalara dayanarak akupunktur uygulamaktadır.
Batıda özellikle son 20 yıl içerisinde akupunktur ile ilgili bir çok bilimsel araştırma yürütülmüştür ve yürütülmektedir.
Akupunktur çeşitli biçimlerde uygulanabilmektedir.

Akupunkturun etki mekanizmasını açıklama amacı ile yapılan çalışmalar sonucunda önemli ipuçları elde edilmiştir. Akupunkturun vücut tarafından salgılanan endorfinleri belirgin şekilde etkilediği gösterilmiştir. Akupunkturun beyin sapında etkili olarak inen kontrol sistemi adını verdiğimiz, vücudun ağrıya karşı korunma sistemlerini harekete geçirdiği düşünülmektedir. Bunun yanısıra bir çok hormonların salgılanmasında da etkili olduğu düşünülmektedir. Akupunkturun etkisinin psikolojik olup olmadığı konusunda çeşitli araştırmalar yürütülmüştür. Rastgele seçilen noktalara iğne batırılma durumunda yüzde 35'lik bir başarı elde edilirken akupunktur noktalarının uyarılması halinde başarı oranı belirgin oranda yükselmektedir.
Akupunktur çeşitli biçimlerde uygulanabilmektedir. Klasik Çin akupunkturunda belirli noktalara çelik iğneler batırılmaktadır. Altın, gümüş gibi başka madenlerden iğnelerin üstünlüğü ileri sürülmekteyse de bu konuda bilimsel bir açıklama getirilmemiştir. Diğer uygulama biçimi akupunktur noktalarına elektriksel uyaran verilerek elek-troakupunktur uygulamasıdır. Her iki akupunktur arasında belirgin bir farklılık yoktur. 1957'de Fransız Dr. Nogier kulakta ters duran bir homonculusun varolduğunu ve kulakta bütün vücut noktalarının bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu görüşten yola çıkılarak bugün auriküloterapi-kulak akupunkturu denilen tedavi biçimi ortaya çıkmıştır. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar kulaktaki noktalar ile vücut noktaları arasında belirgin bir farklılık olmadığını ortaya koymuştur. Kulakta herhangi bir noktaya yerilen uyaran ile vücuda uygulanan uyaranlar aynı sonuçları doğurmaktadır.


Akupunktur tıpta yer alması gereken bir yöntem olmasına rağmen tıp yöntemleri içerisinde belki de tartışmaya en açık yöntem olma özelliğini de sürdürmektedir. Bunun nedenleri şu şekilde açıklanabilir. Birincisi etki mekanizması konusunda belirli ipuçları olmasına rağmen hâlâ bir çok konu karanlıkta olup ayrıca bir çok tıp çevresi tarafından bilimsel olarak kabul edilmemektedir. Bunda akupunktur uygulayıcılarının tıpta ağırlık taşıyan çevreler olmamasının ve aşırı iddiaların da rolü büyüktür.Akupunktur belirli sınırları olan geçici bir tedavi yöntemidir. Buna karşın akupunktur uygulayıcılar akupunkturu başlıbaşına bir tedavi yöntemi olarak göstermektedirler. Tıptaki bir çok kısa sürede etkili olan tedavi yöntemleri yerine hastanın hekime bir kaç kez gitmesini gerektiren (akupunktur genellikle 20-30 dakikalık seanslarla ve 7-8 kez uygulanır) akupunkturun seçilmesi akılcı değildir, örneğin trigeminal nevraljide beş dakikalık bir süreyi kapsayan ve doğrudan sinire yapılan girişimlerle 2-3 senelik sürelerle rahatlama sağlanabilmektedir. Akupunktur her derde deva bir yöntem gibi gösterilmek istenmektedir. Bu da yine büyük bir yanılgı olacaktır. Tıpta her dal büyük bir uzmanlaşmaya giderken, hatta dallardan yeni uzmanlık dalları çıkarken akupunktur basit yönetmeliklerle ve tıp dışı kişiler tarafından bile uygulanır hale gelmiştir. Bu da akupunkturun tıp dışı spekülatif amaçlarla kullanımına yol açmaktadır.
Akupunktur tıpta yer alması gereken bir yöntem olmasına rağmen tıp yöntemleri içerisinde belki de tartışmaya en açık yöntem olma özelliğini de sürdürmektedir.

Sonuç olarak akupunktur tıpta belirli sınırları olan bir tedavi yöntemi olarak kabul edilebilir. Ancak bugünkü uygulama biçimi ile kuşku ile yaklaşılması gereken bir yöntem olma özelliğini sürdürmektedir.

Ağrılar ile İlgili Bulunmaz Bir Kaynak (VI. Bölüm:Romatizma ve Artrit)

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.