Header Ads


Gerçek bir zarafet:Trabzon Hasır Altını




ALTIN VE GÜMÜŞÜN SANATLA BULUŞTUĞU EMEK. TRABZON HASIRI OLARAK BİLİNEN DOKUSUYLA DÜNYANIN EN ZARİF TAKILARI ARASINDA.


Kadınlar için bilezik daima özeldir. Çünkü bilezik, diğer takılardan farklı olarak evlilik geleneklerimizde de çok farklı bir yere sahiptir. Geline takılan altın bilezik, yeni evlenen çiftin hayatlarını kolaylaştırmak, bu çiçeği burnunda aileye karınca kararınca bir katkıda bulunmak anlamını taşır. 


Altın bileziğin, maddi değerin ötesine geçen anlamı ata sözlerinde de yankısını bulur, insanın sahip olduğu meslek ya da sanat, 'altın bilezik' olarak yorumlanır; hayatımızı kazanmamızı sağlayan öğrenimimizin ve mesleğimizin değeri, ancak onunla tartılır. Yeni evliler, kesede biriken bilezikleri toplayıp ne kadarıyla borçların kapanacağını hesaplar, yüreklerine su serpen eşe dosta minnet duyarlar. Ama bütün bu anlamlarına rağmen, bu ülkede herkes bilir ki, bazı bilezikler satılmak, bazıları ise taşınmak içindir.

Bazı bilezikler, durum ne olursa olsun, kesinlikle satılmaz.işte hasır bilezik de, ihtiyaç ne kadar fazla olursa olsun, asla satılmayacaklar arasında yer alır; büyük ihtimalle bir hatırası vardır, anne yadigârıdır, atalardan emanettir, kız evlada veya geline saklanacaktır, her ne olursa olsun sevgi dolu bir hayalin izlerini taşır... Kendisi de bir hayal kadar güzel ve zarif olan hasır bileziğe biraz daha yakından bakalım mı?


YÜZYILLAR ÖTESİNDEN GELEN SANAT


Orta Asya'dan Karadeniz'e gelen ve Trabzon çevresine yerleşen ilk Türkler Turanlılardı. Bu boya bağlı olan Tibarenler, yöreye taş ve maden işlemeciliğini, Elizanlar ise örmeciliği getirdi. İnsan aklı, maden ve örme işini birleştiren telkârî sanatını icat etti. Fatih Sultan Mehmet'in 1461 yılında Trabzon'u fethetmesiyle, Gümüşhane'de bulunan gümüş madenlerinden çıkarılan ham gümüş, Trabzon Limanı'na getirildi ve buradan gemilerle İstanbul'a ve ulaştırıldı. İşte altın ve gümüşün bu güzergâhı, atalarından aldıkları mesleği sürdüren Trabzonluların yolunu da çizmiş oldu. Yöre halkı, atadan kalma bu zanaatlara sahip çıktı ve Trabzon kuyumculuğunun yüz akı olan telkârî işini sürdüren Trabzonlu zanaatçılar, kuyumculuk alanında büyük ilerleme kaydettiler. Zamanla Trabzonlu kuyumcu ustalarının ürettiği ürünler, Osmanlı saraylarını süslemeye başladı. Yavuz Sultan Selim dönemimde Batum fethedilince, Trabzon kuyumculuğu kültürel bir etkiye daha maruz kaldı ve Kafkas el sanatları ile Trabzon yöresi kuyumculuğu birbirini etkilemeye başladı. Yavaş yavaş Trabzon'a has 'hasır bileziklerin zemini oluşuyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordularıyla Karadeniz'e gelen Kafkasyalı Türk ustalar, Trabzon'a iyice yerleşti ve böylece hasır örücülüğü hızla gelişme gösterdi. Bu ustaların katkısıyla, Trabzon'un ticarî markası olan 'Trabzon hasırı' ortaya çıktı ve ünü ülke sınırlarını aşarak dünyaya yayıldı. Bugün telkârî sanatıyla ilgilenen, hasır bilezik başta olmak üzere bu sanatın ürünlerine ulaşmak isteyen herkesin karşılaştığı adres aynı: Trabzon. Kendi yöresinin kaynaklarından yola çıkarak geliştirdiği sanatıyla ne kadar gurur duysa az...


EL SANATINA UYGUN ÜRETİM


Ne denli zor, emek ve sabır gerektiren bîr sanat olduğu bu kısa anlatımda bile belli olan hasır bileziklerin üretimi de, kendi ruhuna uygun. Bu eski zamanlardan kalan el sanatı, eski zamanların insanî ilişkilerine göre üretiliyor. Örücü ve kuyumcu arasında tamamen karşılıklı güvene dayalı, verilen sözün altın değerinde' olduğu bir ilişki yürüyor. Yörede üç bine yakın kadın, hasır örme işini bu ilişkiye dayanarak sürdürüyor ve hem yörenin, hem de ülkenin tanıtımını sağlıyor. Hasır bilezik modellerinin patentine sahip olan Trabzonlu kuyumcular, tüm dünyaya hem geleneğimizi tanıtıyorlar hem de ekonomiye katkıda bulunuyorlar 0 muhteşem bileziği kolumuzda taşırken, annemizden devralır veya kızımıza teslim ederken onca duygulanmamıza neden olan şey, biraz da o bilezikte cisimlenen el emeği göz nuru değil mi zaten?


HASIR NASIL YAPILIR?


Trabzon hasırı, telkârî işine, yani altın ve gümüşün ince teller haline getirilip örülmesine dayanır Örme işini genellikle kadınlar yapar Eskiden Müslüman kadınların sokağa çıkıp bu işi yapması mümkün olmadığı için, Osmanlı döneminde bu işi genellikle Gayrimüslim kadınlar yaparmış. Bu durum Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiş ama daha sonra Türk kadınları sosyal hayata dâhil olunca bu işi üstlenmişler Altın ve gümüşü dantel gibi işleyen ilk Müslüman kadınlar arasında Melahat Hanım, hasır ustaları arasında ise Dağıstanlı Hacı Mehmet ve Kafkasyalı İbrahim Horololu adları bugün hâlâ yaşıyor.

Bugün Trabzon kuyumculuğunun en ünlü ürünlerinden olan hasır, makinenin girmediği yegâne el sanatı olarak tamamen el emeği göz nuruna dayanıyor Zaman ve sabır gerektiren hasır örme işleminde, örülecek telin belirli bir kalınlıkta altın veya gümüş tel olmasına dikkat ediliyor.

Gümüş hasır bilezik 925 ayar 32 mikron gümüş telden, altın hasır bilezik ise 22 ayar 32 mikron telden oluşuyor Hasır bilezik yapımında, ezme ve şekillendirme için 'çift' adı verilen çelik düzeltici, düzletme ve ütülemeye yarayan tokmak, kaynak için eğri bakır boru ve 'şahma' adı verilen kaynak makinesi kullanılır Hasırın yapılma aşamaları ise şöyle özetlenebilir-Gümüş veya altın teli, etamin iğnesinin deliğinden geçirilip iğneye dört kere sarılır ve sabitlenir Telin sarıldığı taraftan kırarak sıralı tepecikler hazırlanır 19 kol için 18 tepe kırılır ve ilk sıra tamamlanır Hasır sondan başa doğru arkaya doğru çevrilerek kırılır ve tepeye tekrar tel geçirilir.
Her işlemde tel elle düzeltilir Tel çekme sırasında tel düğümlenirse, mutlaka telin sarım yönüne göre düzeltilir. Örme işlemi sırasında tel koparsa, tele tepeden ek yapılır ve üstten bastırarak düzeltilir Ardından eğri bakır boru ile mum alevine doğru üfleyerek mavi alev çıkarılmasıyla kaynak yapılarak teller birbirine tutturulur Örme işlemi biten hasır bilezik, ağaç tokmak üzerinde, tokmak eliyle hasırın kol yönüne doğru yavaşça vurarak ütülenir Bu aşamaya getirilmiş bilezik, artık kilit ya da toka sistemi takılmaya hazır haldedir.

Takı, amyant üzerine konarak şaloma denen kaynak makinesiyle tavlanır, yumuşadıktan sonra sülfürik asit içine atılarak temizlenir ve daha sonra fırça yardımıyla bol suda yıkanır. Talaş içinde iki saat bekletilerek kurutulan hasır bilezik, yumuşak bir fırçayla temizlenerek satışa sunulur



ALINTI: KİLER MAGAZİN ARALIK 2011 S:35-37

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.