ŞİLE KARADENİZ'İN YABAN ÇİÇEĞİ
ÇEPEÇEVRE ORMANLARIN KARADENİZ’LE BULUŞTUĞU MAVİ-YEŞİL BİR NOKTADAYIZ. BÜYÜK KENTİN KARMAŞASINDAN KAÇIP ŞİLE’YE SIĞINDIĞINIZDA, KENDİNİZİ İPEĞİMSİ KUMLARA, DALGALARIN ŞARKILARINA TESLİM EDEBİLİRSİNİZ.
Etrafı yeşilin bindir tonunu barındıran ormanlarla kaplı Şile, yürüyüş yapmak ve doğayla kucaklaşmak için birebir. Bölgede neredeyse 20 mağara var..
ŞİLE KALESİ ARTIK BİR ADADA
Şile, MÖ 7’nci yüzyılda Bitanlar tarafından kurulunca, Kocaeli Yarımadası’m kaplayan bölge de Bitinya olarak anılmış. Bölgede, Hitit, Frigya, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi pek çok uygarlık yaşamış, her biri de iz bırakmış. Birçok tarihî esere ev sahipliği yapıyor Şile. Liman çevresi, Kumbaba, Göçe, Göksu ve Kabakoz köyleri tarihî dokunun en fazla bulunduğu yerler arasında. Şile, üç kalenin de ev sahibi: Heciz, Sarıkavak ve Şile. BizanslIlar tarafından yapılıp, OsmanlIlar zamanında denizden gelecek saldırıları önlemek amacıyla kullanılan Şile Kalesi, 12 metre yüksekliğinde. Kalenin üzerinde bulunduğu yer, Ocaklıada.
Önceleri karayla birleşik bir yarımadayken sular onu zamanla aşındırdığı için karadan kopmuş ve ada haline gelmiş. Altında da Ocaklıada Mağarası oluşmuş. Mağara, büyüklüğü ve eşsiz güzelliğiyle görülmeye değer... Şile, Ocaklı ada dışında 20 civarında mağaraya sahip.
Şile, MÖ 7’nci yüzyılda Bitanlar tarafından kurulunca, Kocaeli Yarımadası’m kaplayan bölge de Bitinya olarak anılmış. Bölgede, Hitit, Frigya, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi pek çok uygarlık yaşamış, her biri de iz bırakmış. Birçok tarihî esere ev sahipliği yapıyor Şile. Liman çevresi, Kumbaba, Göçe, Göksu ve Kabakoz köyleri tarihî dokunun en fazla bulunduğu yerler arasında. Şile, üç kalenin de ev sahibi: Heciz, Sarıkavak ve Şile. BizanslIlar tarafından yapılıp, OsmanlIlar zamanında denizden gelecek saldırıları önlemek amacıyla kullanılan Şile Kalesi, 12 metre yüksekliğinde. Kalenin üzerinde bulunduğu yer, Ocaklıada.
Önceleri karayla birleşik bir yarımadayken sular onu zamanla aşındırdığı için karadan kopmuş ve ada haline gelmiş. Altında da Ocaklıada Mağarası oluşmuş. Mağara, büyüklüğü ve eşsiz güzelliğiyle görülmeye değer... Şile, Ocaklı ada dışında 20 civarında mağaraya sahip.
Adını Yunanca'da ‘yaban çiçeği' anlamına gelen bir bitkiden, mis kokulu 'mercanköşkten alıyor. Şile, gerçekten de İstanbul’un yaban çiçeği. Sadece İstanbul'un değil, Türkiye’nin en popüler ilçelerinden biri olduğu 1960'lı yıllardan bu yana dokusunu korudu. Kutu kutu, rengârenk evlerin peş peşe sıralandığı Üsküdar Caddesi’nde yürürken, kendinizi adeta bir film platformunda hissedeceksiniz. O kadar bozulmamış, sakin, huzurlu, güzel...
Şile denince akla ne gelir? O kadar çok simgesi var ki Şile’nin, hangi birini söylemeli! En iyisi akla gelen bütün değerleri birleştirmek, Şile'ye bunların hepsinin mozaiği gözüyle bakmak. Sonsuza uzanan kumsalları, parıltılar saçan kumları, seyrine doyulmayan gün batımları, 150 yıllık tarihî feneri, el tezgâhlarında bölgeye has motiflerle dokunan bezi, yeşilin binbir tonunu harmanlayan ormanlarıyla ayrılmaz bir bütün Şile... 55 kilometre uzağındaki İstanbul’un kuzey kapısı, kaçamak tatillerin adresi, tarihf dokusu, zümrüt yeşili... Batısında Kurnaköy, doğusunda Ağva, güneyinde Değirmen Çayırı Köyü ile İstanbul'un Karadeniz'e bakan balkonu.
DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİNCİ FENERİ
Şile’nin güzelliğini en iyi kartal yuvası gibi duran Şile Feneri'nden görmek mümkün. Onun durduğu yerden Şile’ye bakınca, bütün yöre seriliveri-yor ayaklarınızın altına. Denize ağlarını atıp balıklarını bekleyen balıkçılar, mahalle aralarında top koşturan küçücük çocuklar, yakın çevrelerden bir haftasonu kaçamağı yapmak için gelenler... 'Kartal yuvası’ gibi dediğimize bakmayın. Fener büyük olmasına büyük ama denizcilerin gündüz de iyi görebilmesi için boyandığı yatay siyah-beyaz bantlarla o kadar sevimli ki, gözlerinizi gökyüzüne çevirip koca feneri seyrederken, boyunuza poşunuza bakmadan 'oyuncak gibi’ diyebiliyor-
sunuz. Bakımdan geçirilip, bahçe düzenlemesi yapıldıktan sonra 10 Ekim 2004’te, eski fener cihazlarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülen yapı, ülkemizin turizme açılan ilk feneri.
Ama şile Feneri’nin en önemli özelliği bu değil. O, Türkiye’nin aktif durumdaki en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük deniz feneri... Deniz seviyesinden 60 metre yükseklikteki kayalıklar üzerine, 110 santimetre kalınlığında örme taş bir kuleye sahip. Sekizgen şeklindeki kulesi 19 metre. Görünüş mesafesi ise 20 deniz mili. Havanın açık olduğu gecelerde ise yaklaşık 35 mil mesafeden görülebiliyor.
Fenerin taş kısmını Türk mimarlar, metal aksam ve mercek kristal sistemini de Fransızlar yapmış. Kırım Savaşı sırasında, Rumeli ile Anadolu fenerlerinden birkaç ay sonra, Ağustos 1859’da yapılan fenerin 150’nci yılı eğlenceli bir törenle kutlandı. Mimar Sinan Üniversitesi tekstil ve fotoğrafçılık bölümleri, Şile Belediyesi ve İstanbul 2010 Ajansı, 24 Temmuz’da feneri şile beziyle giydirdi.
ÇEŞMELER, HAMAMLAR
Kurtuluş Savaşı’na kadar yalnızca Rumlar’ın yaşadığı şile, 4-5 bin kişilik bir yerleşim yeriydi. Bu zamanlardan geriye köprüler, vaftiz yerleri ve harabeler kaldı. İlçe merkezinde Rum mezarlığı ve 1.5-2 metre yüksekliğinde ihale duvarları bulunuyor. OsmanlIlar döneminde, 1871 yılında yapılan Hanımsuyu Çeşmesi de Hatice Hanım adına Mısırlı bir kadın tarafından yaptırılmış. Hâlâ kullanılan çeşme, şimdilerde ‘Tatlı Su’ olarak biliniyor. Kaba-köz Çeşmesi ise 600 yıllık tarihiyle yüzyıllara uzanan bir çınar gibi Şile’de... OsmanlIlar döneminde inşa edilen Eski Hamam’ın kalıntıları da yörenin tarihine ışık tutuyor.
ŞİFALI KUMULLAR
Kuzey rüzgârları da Şile’ye bir armağan vermiş; plaj kumlarını içerilere doğru sürükleyerek kumulları oluşturmuş. Doğal Hayatı Koruma Derne-ği’nin (DHKD) çalışmasında, Karadeniz’in güney sahillerinde doğal habitatın korunması gereken 15 kumul alandan birisi olarak yer alan ‘Şile Kumullar’ sahası, 7 kilometre uzunluğunda, 111 hektarlık bir alanda yer alıyor. Karadeniz sahil şeridi üzerindeki 12 kumul alanından ikisi Şile’deki Kumba-ba ve Sofular-Sahilköy kumulları.
Dolayısıyla Şile, kumlu plajlarında ve özellikle Kumbaba Tepesi’nde klimatik özelliklere de dayanarak deri, solunum, sindirim, dolaşım, endokrin,sinir gibi hastalıkların tedavisi için tıbbi turizm olanağı sunuyor.
KUM ZAMBAĞI
Kumulların sürprizi burada bitmiyor, şile kumullarında, neredeyse ilçeyle özdeşleşen kum zambağı, zarafetini ve mis gibi kokusunu temmuz-eylül ayları arasında sergiliyor. Süs bitkisi olarak da kullanılan kum zambağı, aynı zamanda içerdiği 150’den fazla alkaloid nedeniyle tıbbi bir bitki. Ari-zona Eyalet Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmada anti-kanser etkili bir madde olan Pancratistain içerdiği belirlendi. Ancak kum zambağının nesli, doğal yaşam alanları olan kumul sahillerin büyük bölümünün plaj olarak kullanılması, insanlar tarafından çiğnenmesi, çiçeklerinin koklamak ve evlerini süslemek için koparılması ve soğanlarının toplanması nedeniyle tehlikede.
NADİR BİTKİLERİN VATANI
Kumul sistemini çevreleyen sulak alanlar, sarp kayalıklar, orman ve çalı bitki örtüsü bölgenin doğal zenginliklerine olağanüstü katkıda bulunuyor. DHKD’nin sürdürdüğü çalışmalar sonucu, Şile-Sahilköy kıyıları, Türkiye’nin önemli bitki alanlarından biri olarak belirlendi. Şile-Sa-hilköy kıyıları altı tanesi Türkiye'ye endemik olmak üzere, toplam 16 nadir bitkiye ülke çapında ev sahipliği yapıyor. Bu bölgede Kumbaba Kumul Tepesi ve Doğancılı-Alacalı kumulları, I. Derece Doğal Sit Alanları ilan edilmiş durumda. Riva Deresi ile Şile’nin bir kısım arazisi içerisinde bulunan Ömerli Barajı Havzası ise göçmen kuşların göç yolları ve konaklama alanları bakımından önemli alanlar. Yüzde 79'u da ormanlarla kaplı Şile'yi ziyaret etmeniz için daha başka nedenler sıralamaya gerek var mı?..
Şile denince akla ne gelir? O kadar çok simgesi var ki Şile’nin, hangi birini söylemeli! En iyisi akla gelen bütün değerleri birleştirmek, Şile'ye bunların hepsinin mozaiği gözüyle bakmak. Sonsuza uzanan kumsalları, parıltılar saçan kumları, seyrine doyulmayan gün batımları, 150 yıllık tarihî feneri, el tezgâhlarında bölgeye has motiflerle dokunan bezi, yeşilin binbir tonunu harmanlayan ormanlarıyla ayrılmaz bir bütün Şile... 55 kilometre uzağındaki İstanbul’un kuzey kapısı, kaçamak tatillerin adresi, tarihf dokusu, zümrüt yeşili... Batısında Kurnaköy, doğusunda Ağva, güneyinde Değirmen Çayırı Köyü ile İstanbul'un Karadeniz'e bakan balkonu.
DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİNCİ FENERİ
Şile’nin güzelliğini en iyi kartal yuvası gibi duran Şile Feneri'nden görmek mümkün. Onun durduğu yerden Şile’ye bakınca, bütün yöre seriliveri-yor ayaklarınızın altına. Denize ağlarını atıp balıklarını bekleyen balıkçılar, mahalle aralarında top koşturan küçücük çocuklar, yakın çevrelerden bir haftasonu kaçamağı yapmak için gelenler... 'Kartal yuvası’ gibi dediğimize bakmayın. Fener büyük olmasına büyük ama denizcilerin gündüz de iyi görebilmesi için boyandığı yatay siyah-beyaz bantlarla o kadar sevimli ki, gözlerinizi gökyüzüne çevirip koca feneri seyrederken, boyunuza poşunuza bakmadan 'oyuncak gibi’ diyebiliyor-
sunuz. Bakımdan geçirilip, bahçe düzenlemesi yapıldıktan sonra 10 Ekim 2004’te, eski fener cihazlarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülen yapı, ülkemizin turizme açılan ilk feneri.
Ama şile Feneri’nin en önemli özelliği bu değil. O, Türkiye’nin aktif durumdaki en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük deniz feneri... Deniz seviyesinden 60 metre yükseklikteki kayalıklar üzerine, 110 santimetre kalınlığında örme taş bir kuleye sahip. Sekizgen şeklindeki kulesi 19 metre. Görünüş mesafesi ise 20 deniz mili. Havanın açık olduğu gecelerde ise yaklaşık 35 mil mesafeden görülebiliyor.
Fenerin taş kısmını Türk mimarlar, metal aksam ve mercek kristal sistemini de Fransızlar yapmış. Kırım Savaşı sırasında, Rumeli ile Anadolu fenerlerinden birkaç ay sonra, Ağustos 1859’da yapılan fenerin 150’nci yılı eğlenceli bir törenle kutlandı. Mimar Sinan Üniversitesi tekstil ve fotoğrafçılık bölümleri, Şile Belediyesi ve İstanbul 2010 Ajansı, 24 Temmuz’da feneri şile beziyle giydirdi.
ÇEŞMELER, HAMAMLAR
Kurtuluş Savaşı’na kadar yalnızca Rumlar’ın yaşadığı şile, 4-5 bin kişilik bir yerleşim yeriydi. Bu zamanlardan geriye köprüler, vaftiz yerleri ve harabeler kaldı. İlçe merkezinde Rum mezarlığı ve 1.5-2 metre yüksekliğinde ihale duvarları bulunuyor. OsmanlIlar döneminde, 1871 yılında yapılan Hanımsuyu Çeşmesi de Hatice Hanım adına Mısırlı bir kadın tarafından yaptırılmış. Hâlâ kullanılan çeşme, şimdilerde ‘Tatlı Su’ olarak biliniyor. Kaba-köz Çeşmesi ise 600 yıllık tarihiyle yüzyıllara uzanan bir çınar gibi Şile’de... OsmanlIlar döneminde inşa edilen Eski Hamam’ın kalıntıları da yörenin tarihine ışık tutuyor.
ŞİFALI KUMULLAR
Kuzey rüzgârları da Şile’ye bir armağan vermiş; plaj kumlarını içerilere doğru sürükleyerek kumulları oluşturmuş. Doğal Hayatı Koruma Derne-ği’nin (DHKD) çalışmasında, Karadeniz’in güney sahillerinde doğal habitatın korunması gereken 15 kumul alandan birisi olarak yer alan ‘Şile Kumullar’ sahası, 7 kilometre uzunluğunda, 111 hektarlık bir alanda yer alıyor. Karadeniz sahil şeridi üzerindeki 12 kumul alanından ikisi Şile’deki Kumba-ba ve Sofular-Sahilköy kumulları.
Dolayısıyla Şile, kumlu plajlarında ve özellikle Kumbaba Tepesi’nde klimatik özelliklere de dayanarak deri, solunum, sindirim, dolaşım, endokrin,sinir gibi hastalıkların tedavisi için tıbbi turizm olanağı sunuyor.
KUM ZAMBAĞI
Kumulların sürprizi burada bitmiyor, şile kumullarında, neredeyse ilçeyle özdeşleşen kum zambağı, zarafetini ve mis gibi kokusunu temmuz-eylül ayları arasında sergiliyor. Süs bitkisi olarak da kullanılan kum zambağı, aynı zamanda içerdiği 150’den fazla alkaloid nedeniyle tıbbi bir bitki. Ari-zona Eyalet Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmada anti-kanser etkili bir madde olan Pancratistain içerdiği belirlendi. Ancak kum zambağının nesli, doğal yaşam alanları olan kumul sahillerin büyük bölümünün plaj olarak kullanılması, insanlar tarafından çiğnenmesi, çiçeklerinin koklamak ve evlerini süslemek için koparılması ve soğanlarının toplanması nedeniyle tehlikede.
NADİR BİTKİLERİN VATANI
Kumul sistemini çevreleyen sulak alanlar, sarp kayalıklar, orman ve çalı bitki örtüsü bölgenin doğal zenginliklerine olağanüstü katkıda bulunuyor. DHKD’nin sürdürdüğü çalışmalar sonucu, Şile-Sahilköy kıyıları, Türkiye’nin önemli bitki alanlarından biri olarak belirlendi. Şile-Sa-hilköy kıyıları altı tanesi Türkiye'ye endemik olmak üzere, toplam 16 nadir bitkiye ülke çapında ev sahipliği yapıyor. Bu bölgede Kumbaba Kumul Tepesi ve Doğancılı-Alacalı kumulları, I. Derece Doğal Sit Alanları ilan edilmiş durumda. Riva Deresi ile Şile’nin bir kısım arazisi içerisinde bulunan Ömerli Barajı Havzası ise göçmen kuşların göç yolları ve konaklama alanları bakımından önemli alanlar. Yüzde 79'u da ormanlarla kaplı Şile'yi ziyaret etmeniz için daha başka nedenler sıralamaya gerek var mı?..
Yazı: Murat KARASALİHOĞLU
KİLER MAGAZİN OCAK 2012
Yorum Bırakmak İster misiniz?