YANILSAMALAR DÜNYASI VE KAYGILARIMIZ
Yanılsamalar dünyasında yaşayan biz insanlar,
Kaygılarımız iki türlüdür...
Yüzeysel Kaygılar ve Derin Kaygılar,
Yüzeysel kaygılarımız pırıl pırıl olan berrak mı berrak derin sulara benzere, üstünden baktığınızda dibini ve dibinde olan her şeyi görebilirsiniz. Suyun üstünden bakıyorsunuz ve suyun dibinde parlayan sizi çeken bir şey görüyorsunuz, gözlüğünüzü, maskenizi takıyorsunuz ve kafanızı suyun için sokuyorsunuz ve daha net görünüyor dipte size bütün göz alıcılığı ile parlayan nesne. Maske sizin çevrenizde olan kişilerin, günlük hayatta nelerin olduğunu, hayatın akışı içerisinde nelerin önemli, nelerin önemsiz olduğunu kendi inanmışlıklarının ve yaşadıkları tecrübeleriyle her daim anlatan insanlardır aslında. Bu insanlar size maddiyattan bahsederler, hangi işlerin yapılıp hangilerinin yapılmayacağından tutunda hangi insanı seveceğinize kadar her şey hakkında konuşurlar. Yaşam o pırıl pırıl berrak mı berrak derin suyun ta kendisidir.
Dibinde görünen göz alıcı parlak olan nesnelerde bize yüzeysel olarak sunduğu güzelliklerdir. İşimiz olmalıdır ama saygınlığı da, paramız olmalıdır ama önemli olan miktarının çokluğudur, sevdiklerimiz olmalı ama bize faydaları da olmalıdır. Bunlarla övüne bilmelidir insanlar, toplumsal yaşayışta bunlarla kendilerine yer etmelidir, ve hep daha fazlasını istemelidir. İşte o pırıl pırıl suya girip göz alıcı parlayan nesneye ulaşmak için kulaç atmaya başlar insan ve her attığı kulaçta nefesi biraz daha azalır derinlik iyice artar ve belli süre sonra hazırlıksız olan insan hem nefes yetmezliği ile uğraşır hem de suyun basıncı ile birlikte ağrılarla, işte bu olumsuzluklar bizim hayatımızda ki sıkıntılarımız ve streslerimize denk gelmektedir. Başarılı bir hayat için iyi bir eğitim almaya çalışırız, sınavlar, sınavlar, ardından iyi bir iş için mülakatlar referanslar derken işe başlarız bu seferde çalışma hayatının zorlukları ve stresleri başımızı, bedenimizi ağrıtmaya başlar.
Dibinde görünen göz alıcı parlak olan nesnelerde bize yüzeysel olarak sunduğu güzelliklerdir. İşimiz olmalıdır ama saygınlığı da, paramız olmalıdır ama önemli olan miktarının çokluğudur, sevdiklerimiz olmalı ama bize faydaları da olmalıdır. Bunlarla övüne bilmelidir insanlar, toplumsal yaşayışta bunlarla kendilerine yer etmelidir, ve hep daha fazlasını istemelidir. İşte o pırıl pırıl suya girip göz alıcı parlayan nesneye ulaşmak için kulaç atmaya başlar insan ve her attığı kulaçta nefesi biraz daha azalır derinlik iyice artar ve belli süre sonra hazırlıksız olan insan hem nefes yetmezliği ile uğraşır hem de suyun basıncı ile birlikte ağrılarla, işte bu olumsuzluklar bizim hayatımızda ki sıkıntılarımız ve streslerimize denk gelmektedir. Başarılı bir hayat için iyi bir eğitim almaya çalışırız, sınavlar, sınavlar, ardından iyi bir iş için mülakatlar referanslar derken işe başlarız bu seferde çalışma hayatının zorlukları ve stresleri başımızı, bedenimizi ağrıtmaya başlar.
Zorladıkça ise kendimizi daha fazla yorarız ve yükleniriz. Mutsuzluk hakim olur insanlığa...
Derin Kaygılar ise dibi görünmeyen, pis bulanık hatta kokmuş sulara benzere, bırakın dalmayı, gözlükle, maskeyle, dalış kıyafetiyle bile kafanızı sokmaya cesaret edemeyeceğiniz sulardır. Derin kaygılar, insanların aşklarıdır, sevgileridir, beğendikleri ve hoşlandıklarıdır. Yüzeysel kaygılar yüzünden onlar her daim bulanıktır, kafa karıştırıcıdır ve bir bile bile ladestir. Toplu yaşamada bir tehlikedir. Aşklarının, sevdiklerinin peşinden gidenler ya meczuptur, ya divane, onlar iflah olmaz hastadırlar. İçinde ki bu aşk ve sevginin karşılığı olduğu halde derinlerde saklı zannederiz, onlardan gelecek mutluluğu çünkü insanlara bunlar anlatılmıştır. O pis, bulanık, kokmuş suyun içine elimizi bir soksak aslında avuç avuç parlaklığıyla göz alıcı birbirinden değerli nesneler çıkacaktır. Nehir kenarında çamurlu suyun içinden altın çıkaran insanlar misali...
Karşılığını bulduğumuz da ise daha da kolaylaşacak ve mutluluk hakim olacaktır insanlığa...
DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK DİLEĞİYLE...
Yorum Bırakmak İster misiniz?