DOĞANIN AŞÇILARI, ARILAR
ARI VIZILTISI ÖDÜMÜZÜ KOPARIR AMA İNANILMAZ LEZZETLİ ÜRÜNÜ OLAN BALDAN DA UZAK DURAMAYIZ. MİNİCİK BİR HAYVAN TÜM DÜNYANIN AĞZINI TATLANDIRAN.O ESERİ NASIL MEYDANA GETİRİR?
Baharın ilk esintileriyle birlikte doğanın uyandığını, yeşilin ve çiçeğin binbir çeşidinden yükselen enerjinin tüm hayatı yenilediğini hepimiz hissederiz. Sanki doğayla beraber biz de hayata daha bir sıkı bağlanır, sıkıntılarımızı geride bırakarak sabahlan daha enerjik uyanrız.
Baharı renkleriyle değil, sesleriyle hayal etmeye çalışalım bu kez. Neler duydunuz? Kuşların ötüşü, sokaklan yeniden dolduran çocukların sesi ve çiçekten çiçeğe uçan arıların vızıltıları... İşte baharın seslerinden birini, arıları tanıyalım istiyoruz bu defa. Bazen sofralanmıza kadar sokulup pikniklerde yiyecek sepetlerimize konup kalkan ve çoğu kez bizi korkutan ama öte yandan şarkılarımızda anıp hayatımızdan eksik olmasını hiç istemediğimiz o küçük varlıkları...
"ARI VIZ VIZ VIZ"
Zarkanatlılar familyasından olan arıların vücudu, baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana geliyor. Başta gözleri, duyargaları ve beslenme organları bulunuyor. Göğüs ve karın ise 'segment' adı verilen halkalardan oluşuyor. Arının petek şeklinde bir çift bileşik ve üç adet basit gözü var ve bu basit gözlerin her biri binlerce küçük birimden meydana geliyor. Bileşik göz ise ana arıda 3 bin, işçi arıda 4 bin ve erkek arıda da 8 binden fazla basit gözün birleşmesiyle oluşuyor. Başta yer alan bir çift duyargayla arı koku, tat ve dokunma duyularının dışında rüzgârın hızını ve hava sıcaklığını da algılayabiliyor. Arılar 2 kilometre uzaklıktan balın kokusunu alır genelde arının dili de ırkına göre farklılık göstermekle birlikte genellikle 6-7 milimetre uzunluğa sahip. Dört bölümden meydana gelen vücudunda, üç çift bacak ve iki çift kanat bulunan arının orta bacakları üstünde 'polen fırçası' adı verilen sert tüyler bulunuyor. Bu tüyler, arının çiçeklerdeki poleni göğüs ve ön bacaklardan arka bacaklara, oradan da polen sepetine toplamasını sağlıyor. Polen sepetindeki polenler ise her uçuştan sonra kovana taşınıyor. Arılar, saatte 50 kilometre hızla uçabiliyorlar, yani şarkıdaki gibi durmadan, 'vız vız vız' çalışıyorlar.
Zarkanatlılar familyasından olan arıların vücudu, baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana geliyor. Başta gözleri, duyargaları ve beslenme organları bulunuyor. Göğüs ve karın ise 'segment' adı verilen halkalardan oluşuyor. Arının petek şeklinde bir çift bileşik ve üç adet basit gözü var ve bu basit gözlerin her biri binlerce küçük birimden meydana geliyor. Bileşik göz ise ana arıda 3 bin, işçi arıda 4 bin ve erkek arıda da 8 binden fazla basit gözün birleşmesiyle oluşuyor. Başta yer alan bir çift duyargayla arı koku, tat ve dokunma duyularının dışında rüzgârın hızını ve hava sıcaklığını da algılayabiliyor. Arılar 2 kilometre uzaklıktan balın kokusunu alır genelde arının dili de ırkına göre farklılık göstermekle birlikte genellikle 6-7 milimetre uzunluğa sahip. Dört bölümden meydana gelen vücudunda, üç çift bacak ve iki çift kanat bulunan arının orta bacakları üstünde 'polen fırçası' adı verilen sert tüyler bulunuyor. Bu tüyler, arının çiçeklerdeki poleni göğüs ve ön bacaklardan arka bacaklara, oradan da polen sepetine toplamasını sağlıyor. Polen sepetindeki polenler ise her uçuştan sonra kovana taşınıyor. Arılar, saatte 50 kilometre hızla uçabiliyorlar, yani şarkıdaki gibi durmadan, 'vız vız vız' çalışıyorlar.
BAL PETEKLERİNDEN MATEMATİK
Arılar, 3 ila 10 günlük olunca salgı bezlerinin harekete geçmesiyle birlikte larvaların bakımı işine yöneliyorlar. Kimini an sütüyle, kimini de çiçek tozu ve balla besliyorlar. İşçi arılar 10 günlük olduklarında, karınlarında bulunan balmumu bezleri gelişmeye başlıyor ve bu noktadan sonra balmumuyla petek inşa etmeye koyuluyorlar. İhtiyaç duyduklarından kat kat fazla bal üreten arıların, balı sakladıktan peteğin yapısı, insanların daima ilgisini çeker. Şaşmaz bir biçimde daima altıgen olan bu peteklerin neden beşgen ya da sekizgen olmadığını matematikçiler de araştırmış ve şu sonuca varmışlar: "Bir alanın en yüksek verimde kullanılması için en uygun geometrik şekil altıgendir." Yani altıgen petek, olabilecek en fazla miktarda balı depolamaya uygun olduğu gibi, inşası için de en az miktarda balmumu gerektiriyor. Yani ciddi bir 'fizibilite hesabı' söz konusu! Peteğin inşa yöntemi de son derece ilginç. Petek inşaatına iki-üç yerden başlayan arılar aynı anda ilerleyerek peteği örüyorlar. Yani çok sayıda arı, aynı ölçüde altıgenler yaparak bunları birbirine ekleyerek peteği örüyor ve ortada buluşuyorlar. Aynı ölçüde altıgenlerin birleşme yerlerinde, sonradan birleştirildiğine dair en ufak bir iz olmaması da cabası...
Arılar, 3 ila 10 günlük olunca salgı bezlerinin harekete geçmesiyle birlikte larvaların bakımı işine yöneliyorlar. Kimini an sütüyle, kimini de çiçek tozu ve balla besliyorlar. İşçi arılar 10 günlük olduklarında, karınlarında bulunan balmumu bezleri gelişmeye başlıyor ve bu noktadan sonra balmumuyla petek inşa etmeye koyuluyorlar. İhtiyaç duyduklarından kat kat fazla bal üreten arıların, balı sakladıktan peteğin yapısı, insanların daima ilgisini çeker. Şaşmaz bir biçimde daima altıgen olan bu peteklerin neden beşgen ya da sekizgen olmadığını matematikçiler de araştırmış ve şu sonuca varmışlar: "Bir alanın en yüksek verimde kullanılması için en uygun geometrik şekil altıgendir." Yani altıgen petek, olabilecek en fazla miktarda balı depolamaya uygun olduğu gibi, inşası için de en az miktarda balmumu gerektiriyor. Yani ciddi bir 'fizibilite hesabı' söz konusu! Peteğin inşa yöntemi de son derece ilginç. Petek inşaatına iki-üç yerden başlayan arılar aynı anda ilerleyerek peteği örüyorlar. Yani çok sayıda arı, aynı ölçüde altıgenler yaparak bunları birbirine ekleyerek peteği örüyor ve ortada buluşuyorlar. Aynı ölçüde altıgenlerin birleşme yerlerinde, sonradan birleştirildiğine dair en ufak bir iz olmaması da cabası...
MÜKEMMEL İŞ BÖLÜMÜ
Bal arılarının, biriktirdikleri polenleri düzenli olarak taşıdıkları kovan ise topluluk olarak yaşadıkları yuvada bulunuyor. Son derece sosyal böcekler olan arıların oluşturduğu kolonilere yakından bakıldığında, topluluk organizasyonundaki incelik insanı hayrete düşürüyor. Bir bal arısı kolonisinde, bir kraliçe arı (ana arı), birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin işçi arı, iş bölümünde kendilerine düşen görevi milim aksatmadan olağanüstü bir düzen içinde yaşıyor.
Sınıflamadan anlaşılacağı gibi kraliçe arı ve işçi arılar dişi. Aslında hepsi birbirlerine çok benziyor, bizim ayırt etmemiz neredeyse imkânsız-, ama bir arı kolonisinde yaşayan arılar, kovana giren yabancı bir arıyı derhal tanıyarak dışarı atıyor veya öldürüyor. Bunu, kraliçe arının salgıladığı ve kolonideki diğer arıların da aldığı koku sayesinde başarıyorlar, çünkü bu kokuyu kovandaki tüm arılar paylaştığı için hepsi birbirini kolayca tanıyor.
Kovanda yaşamın sürekliliğini sağlamak için hep birlikte çalışan arılar, şöyle bir iş bölümü yapmışlar: İşçi arılar, kovandaki bütün işleri üstleniyor ve bu işler hücreden çıktıkları andan itibaren her gelişim döneminde farklılaşıyor. Kovanın temizliği işçi arıların öncelikli işi, çünkü bu konu arıların ve larvaların sağlığı açısından büyük bir önem taşıyor. Bu yüzden işçi arılar, kovanda gereksiz gördükleri her şeyi dışarı taşıyor, dışarıdan giren böcekleri öldürüyor ve kovanın girişini bitki filizlerinden topladıkları reçinemsi bir madde olan propolisle kaplıyorlar. Bu yapışkan madde, bir yandan kovanın girişini yabancı böceklere karşı korurken aynı zamanda içinde bakteri barındırmadığı için kovandaki polen, arı ve larvalar için bir çeşit koruyucu 'mumyalama' görevi görüyor.
Bal arılarının, biriktirdikleri polenleri düzenli olarak taşıdıkları kovan ise topluluk olarak yaşadıkları yuvada bulunuyor. Son derece sosyal böcekler olan arıların oluşturduğu kolonilere yakından bakıldığında, topluluk organizasyonundaki incelik insanı hayrete düşürüyor. Bir bal arısı kolonisinde, bir kraliçe arı (ana arı), birkaç yüz erkek arı ve 10-80 bin işçi arı, iş bölümünde kendilerine düşen görevi milim aksatmadan olağanüstü bir düzen içinde yaşıyor.
Sınıflamadan anlaşılacağı gibi kraliçe arı ve işçi arılar dişi. Aslında hepsi birbirlerine çok benziyor, bizim ayırt etmemiz neredeyse imkânsız-, ama bir arı kolonisinde yaşayan arılar, kovana giren yabancı bir arıyı derhal tanıyarak dışarı atıyor veya öldürüyor. Bunu, kraliçe arının salgıladığı ve kolonideki diğer arıların da aldığı koku sayesinde başarıyorlar, çünkü bu kokuyu kovandaki tüm arılar paylaştığı için hepsi birbirini kolayca tanıyor.
Kovanda yaşamın sürekliliğini sağlamak için hep birlikte çalışan arılar, şöyle bir iş bölümü yapmışlar: İşçi arılar, kovandaki bütün işleri üstleniyor ve bu işler hücreden çıktıkları andan itibaren her gelişim döneminde farklılaşıyor. Kovanın temizliği işçi arıların öncelikli işi, çünkü bu konu arıların ve larvaların sağlığı açısından büyük bir önem taşıyor. Bu yüzden işçi arılar, kovanda gereksiz gördükleri her şeyi dışarı taşıyor, dışarıdan giren böcekleri öldürüyor ve kovanın girişini bitki filizlerinden topladıkları reçinemsi bir madde olan propolisle kaplıyorlar. Bu yapışkan madde, bir yandan kovanın girişini yabancı böceklere karşı korurken aynı zamanda içinde bakteri barındırmadığı için kovandaki polen, arı ve larvalar için bir çeşit koruyucu 'mumyalama' görevi görüyor.
Yorum Bırakmak İster misiniz?