Bu hikaye, çok tesadüfi bir zamanda okunmuş bir hikayedir. Okunduğu günden bu yana ise hep kafaları kurcalar oldu hikaye bundan yaklaşık 2500 yıl önce olan olayları anlatmaktadır ve nasıl oluyorsa günümüzde kafaları kurcalayabiliyordu? 15 Temmuz 2016 ülkemiz için şimdi tam anlaşılmayan ama yıllar sonra ortaya çıkacak bir ihaneti yaşadı. Bu hikaye ise bu ihanetten önce biliniyordu ve bundan dolayıdır ki bilenlerin akılları kurcalanıyordu.
Hikayenin anlatıcısı meşhur Antik Yunan Tarihçisi Herodotos ve malum eseri "Historias" yani Türkçesi Heredot Tarihi
Perihan Kuturman tarafından 1973 yılında Türkçe'ye çevrildi. Herodot Tarihi Arkeologların baş ucu kitabı desek yanlış olmaz. Birçok hikayenin doğruluğu ispatlanamadığı gibi pek çoğu da yol gösterici olmuştur. "
Heredot Tarihi" tarihe ışık olmuştur. Neyse gelelim hikayemize:
|
Dareios'u betimleyen bir antik vazo resmi |
Pers Kralı Dareios(Daryus), Büyük General gözüne Yunanlıları kestirmiş ama o sırada Samos'a karşı deniz seferi düzenlediği sırada Babilliler bunu fırsat biliyorlar ve isyan bayraklarını açarak Dareios'a karşı ayaklanıyorlar. Ayaklanma başarılı olsun uzun kuşatmaya dayanabilmek için ise akla gelmeyecek bir yönteme başvurdular. Bu yöntem o kadar acımasız bir yöntemdi ki şeytanın bile aklına gelmeyecek cinstendi. Her erkek kendi evinde Anne olan kadının haricinde bir kadın daha ayırarak geri kalan bütün kadınları yiyecekleri tüketmesin diye boğdurtmuşlardır. Bu kıyam onları Dareios'a karşı çok daha kuvvetli bir noktaya getirmişti. Dareios ordularını toplamış isyanı bastırmak için Babil'e gelmiştir fakat her türlü kuşatma ve savaş tekniklerini kullanmış olmasına rağmen bir türlü Babil'i ele geçiremediği gibi Babillilerin de alay konusu haline gelmiştir. Babilliler Katırlar doğurmadığı sürece yani bir nevi çıkmaz ayın çarşambası gelmedikçe Babil'i ele geçiremeyeceğini söylüyorlardı.
"Burada ne bekliyorsunuz İranlılar? Çekip gitseniz daha iyi edersiniz. Ne zaman katırlar doğurursa, siz de bizi o zaman ele geçirebilirsiniz." Bu Babilli böyle konuşuyordu, çünkü bir katır hiçbir zaman doğurmaz diye düşünüyordu.
20 ay böyle geçmiş ve Dareios artık olayı onur meselesine çevirmesine rağmen eli ayağı bağlı nafile saldırılardan başka bir şey yapamıyordu. Ne zaman 20. ay oldu bir mucize vuku buldu. Zopyros(Zopiros), Maga karşı başkaldıran yedilerden Megabyzos'un oğlu sahip olduğu katırlardan birinin doğurduğuna şahit oldu. Bu mucize ise bize asıl hikayenin başladığını anlatıyor. Zopyros Babillilerin sözlerini hatırladı ve Babillilerin planından daha acımasız bir planı devreye soktu. Dareios için Babilin ne kadar önemli olduğunu kesinleştirdikten sonra kulaklarını ve burnunu kestirdi. Bir aşağılama belirtisi saç kazıtmayı yaptı.Kendi kendini kamçıladı ve hikaye başladı.
En yüksek kattan soylu bir adamı böyle kesilmiş biçilmiş gören Dareios çok üzüldü; yerinden fırladı, bağırmaya başladı, "Kim yaptı bunu, neden yaptı?" diye sordu.
"Benim gibi bir adamı," diye cevap verdi İranlı, "bu hale getirebilecek senden başka bir ölümlü yoktur;
Ey çılgın, bu yaralar düşmanın yenilmesini sağlar mı? Aklı başında bir kimse kendi kendine bunları nasıl yapabilir?"
Öbürü cevap verdi: "Eğer tasarladığım şeyi sana önceden söylemiş olsaydım, bana izin vermezdin, ama ben yapacağım iş için yalnız kendime danıştım. Şimdi eğer sen işi gevşek tutmazsan, Babil bizimdir. Ben şu halimle bir kaçak gibi gidip onlara teslim olacağım; bana bunları senin yaptığını söyleyeceğim; onları kandırıp ellerinden bir komutanlık koparacağım. Sen benim kente girişimden başlayarak on günü say; ordundan, kaybı önemli olmayan bir birlik ayır; Semiramis kapısı denilen kapıya yakın bir yere bin kişi gönder. Sonra bu ilk on günden sonraki yedinci gün Ninive'liler kapısı denilen kapıya iki bin kişi koy; h sonra Khaldealılar kapısına bir başka birlik gönder, bu sefer dört bin kişi olsun. Ama gerek öncekilerin, gerekse bunların ellerinde, kendilerini savunmak için hançerden başka bir şey bulunmasın; bırak hançerleri dursun. Bu yirmi gün de geçince bütün orduyu ilerlet; yalnız İranlılar kalsın, bütün tabyaları çevir, İranlıları da Belos ve Kissia kapıları karşısına koy. Kazanmış olduğum büyük başarılardan sonra Babillilerin, kapıların anahtarlarını bana emanet edeceklerinden şüphem yok. Ondan sonrası da artık İranlılara ve bana kalan bir iş."
|
Babil Kulesi çizim Hollandalı ressam Pieter Brueghel |
Bu yönergeyi verdikten sonra kentin kapılarına doğru yürüdü; sahici bir kaçak gibi, ikide bir dönüp kuşkuyla arkasına bakıyordu. Bu yandaki kulelerin tepesinden bakan nöbetçiler, aşağıya koştular, kapıyı hafifçe aralayıp, "Kimsin, ne istiyorsun?" diye sordular.
"Adım Zopyros," diye cevap verdi, onların safına geçmek istediğini söyledi.
Bu sözler üzerine, nöbetçiler onu alıp Babilliler Yüksek Kurulu'na götürdüler. Orada oturdu, yanıp yakınmaya başladı, kendi eliyle açtığı yaraları gösterip, "Bunları hep Dareios yaptı," dedi, bütün bunların, ona ordusunu geri çekmesini, çünkü kenti almanın yolu olmadığını söylediği için, başına geldiğini söyledi.
"Oysa," diye ekledi sözlerine, "şimdi benim sizin, Babillilerin arasında bulunmam, sizin için büyük talihtir, Dareios için ve ordusu için ve İranlılar için büyük felakettir. Beni böyle doğramasının cezasını çekecek; bütün planlarını biliyorum, bütün gizlilerini biliyorum."
Böyle konuştu. Babillilerin karşısındaki adam İranlıların en soylu katından geliyordu, burnu, kulakları doğranmıştı, derisinde kamçı izleri vardı, üstü başı kan içindeydi, sözlerinin doğru olduğuna ve kendileriyle işbirliği yapmak için geldiğine inandılar; istediğini yapmaya hazır görünüyorlardı; o zaman o da onlardan bir komutanlık istedi. Komutanlığı ele alınca Dareios ile kararlaştırdıkları gibi yaptı; onuncu gün komutası altındaki Babillilerle bir çıkış yaptı, Dareios'tan ilk olarak karşısına çıkmasını istediği bin kişiyi ortaya aldı ve kılıçtan geçirdi. Babilliler baktılar ki yaptığı iş söylediği söze uyuyor, çok sevindiler ve her dediğini körü körüne yapacak hale geldiler. O bekledi, belli gün gelene kadar, Babilliler arasından yeni bir birlik seçti ve savaşa soktu ve Dareios'un iki bin askerini daha kılıçtan geçirdi. Bu ikinci başarıyı da gördükten sonra Babilliler artık ağız birliği etmiş gibi, yalnız Zopyros'a övgüler düzer oldular. O gene bekledi, belli süre geçsin diye, sonra komutası altındaki birliği belli yere götürdü, dört bin kişiyi çevirdi ve öldürdü. Bu sefer artık Zopyros, Babil'de her şeydi; başkumandanlığı verdiler, tabyaların korunması ona emanet edildi. Dareios, sözleştikleri gibi genel saldırıya geçti, birliklerini tabyalar üzerine sürdü, o zaman Zopyros asıl düzenbazlığını ortaya koydu. Dareios'un ordusu saldırı üstüne saldırı tazeliyor, Babilliler kale duvarları üzerinden onları püskürtüyorlardı; ama Zopyros, Belos ve Kissia adlı kapıları açtı, İranlıları içeriye aldı, Babillilerden onun yaptıklarını görenler, Zeus Belos tapınağına doğru kaçtılar; görmeyenler ise, ihanete uğramış olduklarını anladıkları ana kadar savaş yerlerinden ayrılmadılar.
Babil, ikinci kez olarak işte böyle alındı.
İşte böyle bu hikaye böyle garip bir hikaye anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Çevremizde o kadar çok düşman var ki dost sandıklarımız umarım yok edicimiz olmaz.
İşte böyle bu hikaye böyle garip bir hikaye anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Çevremizde o kadar çok düşman var ki dost sandıklarımız umarım yok edicimiz olmaz.
YanıtlaSil