ERTUĞRUL FACİASI
«Ertuğrul'un hikâyesini, bu seyahate katılanların ağzından nakledeceğim. Japonya'da yaptırdığımız Ertuğrul abidesinin açılışı vesilesiyle lâzım gelenlere yolladığımız hediyeleri, bu faciadan sağ kalanlara da göndermiştik. Bir gazeteci bunlardan Bartınlı Ahmet Erkiş ile bir mülakat yapıyor. Dinç bir ihtiyar olan Ahmet Erkiş'in, gazeteciye anlattığı vakayı hulasaten aşağıya geçiriyorum.»
H. G.
«5 Temmuz 1889'da, İstanbul’dan hareket eden Ertuğrul, bir genç gelin gibi süslenmiş, yola koyulmuştu. Gemide, subay, gemici 1090 kişiydik. Çanakkale'yi lâtif bir hava içinde geçtik. Sakız'a uğradık. Süveyş'e varınca, Port-Said'de bir gece kaldık. Gemi « İsmailiye» de kuma oturdu. îki vapurla çekilerek tekrar yüzdürüldü ama, bu kaza, dümenin kırılmasına sebep oldu. Dümenin tamiri için Süveyş'te kaldık (*). Tekrar yola çıktıktan bir müddet sonra Cidde'ye vardık. Orada Hazret-i Havva’nın mezarını ziyaret ettik. Bâbülmendeb 'de kömür aldık, bundan sonra ilk büyük fırtına ile karşılaştık. Fazlaca üzülmeden fırtınayı atlattıktan on iki gün sonra Bombay'a geldik. Hintliler, akın akın gemimizi ziyarete, geldiler. Hazret-i Âdem’in mezarının bulunduğu söylenen Kolombo'ya uğradık, oradan Singapur'a geldik. Kışı geçirmek için altı ay bu limanda kalmaya mecbur olduk.
Singapur'da konsolosumuz Sakaf Bey, gemiyi karşıladı, bizlere ikramlarda bulundu. 20 Ocak 1889' da Saygon'a yollandık.
«Birçok Çin ve Japon limanlarına uğrayarak nihayet 7 Haziran 1889' da YOKOHAMA limanına girdik, direklerimize vatanımızın renklerini, bayraklarını çektik. 101 pâre top attık, Japon bataryaları cevap verdiler. Limanda Rus, İngiliz ve başka ecnebi gemiler de vardı. Onları da, bayraklarını çekerek ayrı ayrı 21'er topla selâmladık. Onlar da aynı şekilde mukabele ettiler. Bu suretle, güzel bayrağımız bütün gün dalgalandı, Japon gemicileri gemimizi ziyarete geldiler, biz de bu ziyaretleri iade ettik. Nihayet karaya çıkmaya müsaade edildi, İstanbul’dan İmparatora gönderilen hediyeler 800 sandık içindeydi; bunları karaya çıkardık, ben o zaman, yirmi beş yaşındaydım. Memleketi gezdim, birçok defalar Tokyo şehrine gittim, iki şeyi unutamam. Birisi Japon misafirperverliği; bize samimî dostlukla, çok ince bir nezaketle muamele ettiler, satın aldığımız şeylerin parasını dahi verdirmediler. İkincisi de, puspus arabaları, ömrümde böyle şey görmemiştim. Biz orada iken gemimizde sâri bir hastalık çıktı, her gün on beş vatandaş Hakkın rahmetine kavuşuyordu. Hepimizi karaya çıkardılar, çadırlar kurarak karantina altına aldılar. Gemiyi halatlarına varıncaya kadar dezenfekte ettiler, fakat hastalığın önüne geçilemiyordu. Bu yüzden dönmeye karar verildi. 14 Eylül pazar günü saat 13'te hareket edildi. «Gitmeyiniz, batarsınız, hava fenadır,» diye Japonlar bize nasihat ediyorlardı.
1889 yılı Ertuğrul fırkateyni İstanbul limanında.
|
«Fakat biz ne olursa olsun, vatana dönmeye karar vermiştik. 4 Eylül 1890' da hareket ettik.» Ahmet Erkiş'in ağzından yazacağım feci kazaya ait bahisten evvel, bu kısmı tamamlamak için resmî kaynaklardan biraz hülâsa yapacağım: Ertuğrul’un Yokohoma'ya varışı pek şanlı olmuştur. Türk bayrağını görmeye koşan binlerce Japon'un, Banzay - Banzay sedaları, selâm toplan arasında limanı inletmiştir. Osman Paşa, karaya çıkar çıkmaz, imparator Meji tarafından kabul edilmiş, beraber getirdiği Osmanlı İmparatorluğumun en büyük nişanını ve Sultan Hamid'in kıymetli hediyelerini takdim eylemiş; padişahın Japon İmparatoruna selâmını ve Türk milletinin dostluk hislerini arz etmiştir. İmparator kendisine, en büyük nişanı vermiş, şerefine birçok ziyafetler tertip edilmiş, subaylarımız, erlerimiz, üç ay Japonya'nın şeref misafiri olarak ikram görmüşlerdir.
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Yorum Bırakmak İster misiniz?