Rahmi M. Koç Müzesi'ndeki Keşif Küresi ile, GEZEGENLERİN ARASINDA
YAŞI NE OLURSA OLSUN MERAK DUYGUSUNU HİÇ KAYBETMEYENİ KÂŞİFLER, KİTAP SAYFALARINDA KALAN GEZEGENİMİZİ VE ONU ÇEVRELEYEN GİZEMİ DÂHA YAKINDAN GÖRMEK İSTER MİSİNİZ?
1920'LERDE BAŞLAYAN MACERA
Planetaryumlar, uzayla ilgili gelişmelerin günlük yaşantımıza girmesini sağlamak, uzayı eğlenceli ve uygulamalı olarak genç nesillere sevdirmek için kullanılan birer eğitim ve eğlence aracı. Türkçe'de 'gökevi' olarak da bilinen planetaryumlar, kubbe şeklindedir ve görüntüler kubbenin her tarafına yansıtılır. Böylece izleyiciler gösterileri 360 derecelik açıdan ve üç boyutlu olarak izleyebilir. Amerika, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde planetaryum bulunur. Modern planetaryumların kuruluşu 1920'lere kadar gidiyor. İlk planetaryum projektörü Or. Wafther Bauersfeld tarafından tasarlandı, Carl Zeiss şirketince üretildi ve Münih'teki Deutsches Museum'da kullanıldı. Çok değil, 10 yıl kadar sonra artık dünyanın pek çok büyük şehrinde planetaryumlar kurulmaya başlandı. Kullanımı yayılmakla birlikte bu planetaryumlardaki projektörlerin neredeyse tamamı Almanya'da üretilmekteydi. O zamanki gösteriler, planetaryum olarak kullanılan odanın bir kenarına yansıtılan birkaç görüntü ve verilen konferanstan ibaretti. 1950'li yıllarda ABD şirketi Spitz'in de bu alana girmesiyle birlikte projektörler ucuzladı. Dolayısıyla planetaryumlar hızla artmaya ve bu alanda pek çok yenilikler görülmeye başlandı. Bugün büyük ve modern planetaryumların gösterilerinin önemli kısmı tam otomatik. Özel efekt projektörleri ve çok sayıda görsel ve işitsel ekipman gösterinin gerçekliğini artırıyor.
Planetaryumlar, uzayla ilgili gelişmelerin günlük yaşantımıza girmesini sağlamak, uzayı eğlenceli ve uygulamalı olarak genç nesillere sevdirmek için kullanılan birer eğitim ve eğlence aracı. Türkçe'de 'gökevi' olarak da bilinen planetaryumlar, kubbe şeklindedir ve görüntüler kubbenin her tarafına yansıtılır. Böylece izleyiciler gösterileri 360 derecelik açıdan ve üç boyutlu olarak izleyebilir. Amerika, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde planetaryum bulunur. Modern planetaryumların kuruluşu 1920'lere kadar gidiyor. İlk planetaryum projektörü Or. Wafther Bauersfeld tarafından tasarlandı, Carl Zeiss şirketince üretildi ve Münih'teki Deutsches Museum'da kullanıldı. Çok değil, 10 yıl kadar sonra artık dünyanın pek çok büyük şehrinde planetaryumlar kurulmaya başlandı. Kullanımı yayılmakla birlikte bu planetaryumlardaki projektörlerin neredeyse tamamı Almanya'da üretilmekteydi. O zamanki gösteriler, planetaryum olarak kullanılan odanın bir kenarına yansıtılan birkaç görüntü ve verilen konferanstan ibaretti. 1950'li yıllarda ABD şirketi Spitz'in de bu alana girmesiyle birlikte projektörler ucuzladı. Dolayısıyla planetaryumlar hızla artmaya ve bu alanda pek çok yenilikler görülmeye başlandı. Bugün büyük ve modern planetaryumların gösterilerinin önemli kısmı tam otomatik. Özel efekt projektörleri ve çok sayıda görsel ve işitsel ekipman gösterinin gerçekliğini artırıyor.
SADECE KÜÇÜKLERE DEĞİL
Keşif Küreşi'ndeki bir sunumda Güneş Sistemi'nin içine giriyorsunuz, sonra 'Gezegenlere yolculuk' veya 'ay kraterleri' üzerinde 'uçuş' gibi özel filmler izliyorsunuz.
Çocuklarımızın okulda öğrendikleri matematik ve fizik bilgilerini erken yaşta pekiştirecekleri bir deneyim olan planetaryumlar, pek çok gelişmiş ülkede ayrı bir değer görüyor. Örneğin Japonya, ilkokullarda planetaryumda gökbilimi eğitimi verilmesini zorunlu tutuyor. Elbette bu sözlerimiz Keşif Küresi'nden sadece çocuklarımızın keyif alacağı şeklinde anlaşılmasın. İçinde yaşadığımız âlemin baş döndürücü gizemleri bizi de çok etkileyecek. Küçük bir hatırlatma yapalım, film gösterimleri belirli saatlerde ve 40 kişilik olduğu için, ziyaretiniz sırasında veya öncesinde yer ayırtmayı unutmayın, iyi seyirler.
Yumuşak koltuğunuza yarı uzanmış halde gömülmüş, uzayın boşluklarında süzülüyorsunuz. Sağınızda en parlak gezegen Venüs, solunuzda kızıl Mars, ilerde 62 uydusuyla Jüpiter... Hayır, bu bir rüya değil. İstanbul'un halka açık ilk sabit 'planetaryum/gökevi'nden söz ediyoruz. 'Keşif küresi', gerçekten heyecanlı bir keşif için ideal adreslerden biri.
Şehir ışıklarından uzakta yıldızlar ve Samanyolu nasıl görünür, gezegenler nasıl hareket eder, yıldızlara bakarak nasıl yön bulunur, kışın neden geceler uzundur, Ay neden evre değiştirir?... Rahmi M. Koç Müzesi'ndeki Keşif Küresi, astronomi hakkındaki bunun gibi pek çok soruyu, sizi uzayın sonsuz boşluğunda dolaştırarak cevaplıyor. Üstelik bu bilgilendirme, yeni nesil dijital sistemle yapılan canlandırmalar sayesinde eğlenceli bir hal alıyor. İstanbul'da yaşıyorsanız veya yarıyıl tatilinde yolunuz bu güzel kente düşerse, Keşif Küresi'ni de gezi duraklarınız arasına almanızı öneririz. Peki sizi burada tam olarak ne bekliyor?
DÜNYALI DEDE, AYLI TORUN
Keşif Küresi, tüm planetaryumlarda olduğu gibi kubbe şeklinde. Rahmi M. Koç Müzesi'nin eğitsel amaçla 60 metrekarelik bir alanda, 8 metre çapında ve 5.5 metre yüksekliğinde inşa ettirdiği Keşif Küresi, yıl boyunca müzenin açık olduğu tüm zamanlarda film gösterimleri sunuyor. 40 kişi kapasiteli gösterim alanına girdiğinizde, özel projektör sayesinde görüntüler kubbenin her yanını sarıyor ve siz de görüntüleri yumuşak koltuğunuzda uzanıp, 360 derecelik açıdan ve 3 boyutlu izleyebiliyorsunuz. Belli aralıklarla yapılan sunumlar, 20 dakika kadar sürüyor. Gelelim gösterimi yapılan filmlere... "Fırtına" filmi, hava olaylarının ve kasırgaların bütün ayrıntılarını gerçek filmler ve NASA tarafından çekilmiş fotoğraflarla anlatıyor. Film, 1900'lerin başından başlayıp günümüze kadar olan zaman diliminde bizi kasırgalar ve hava olaylarının içinde yolculuğa çıkarıyor. "Uzay Asansörü" adlı film, bir gelecek öngörüsü üzerine kurulu. Müze yönetimi filmin amacını şöyle tarif ediyor: "Bir gün çocuklarımız uzay asansörüne binip yörüngeye çıkacak ve zaman teleskobu sayesinde yıldızların doğuşunu ve ölüşünü ya da Güneş'in patlamalarını inceleyebilecekler. Çocuklarımızın neler yapabileceklerini bu filmde izleyeceğiz." 'Yaşlı Dünyamızın Vahşi Yaşamı' adıyla gösterilen filmin hikâyesi, 2081 yılında, Dünya'da doğmuş bir dedenin Ay'da doğmuş torunlarına Dünya'yı anlatmasını konu alıyor. Dede torunlarına bir Güneş tutulması sırasında Dünya hakkında bilgiler veriyor; yanardağların nasıl oluştuğu, Buzul Çağı, dinozorların yok oluşu ve yağmurları bize yaşatarak anlatıyor.
Şehir ışıklarından uzakta yıldızlar ve Samanyolu nasıl görünür, gezegenler nasıl hareket eder, yıldızlara bakarak nasıl yön bulunur, kışın neden geceler uzundur, Ay neden evre değiştirir?... Rahmi M. Koç Müzesi'ndeki Keşif Küresi, astronomi hakkındaki bunun gibi pek çok soruyu, sizi uzayın sonsuz boşluğunda dolaştırarak cevaplıyor. Üstelik bu bilgilendirme, yeni nesil dijital sistemle yapılan canlandırmalar sayesinde eğlenceli bir hal alıyor. İstanbul'da yaşıyorsanız veya yarıyıl tatilinde yolunuz bu güzel kente düşerse, Keşif Küresi'ni de gezi duraklarınız arasına almanızı öneririz. Peki sizi burada tam olarak ne bekliyor?
DÜNYALI DEDE, AYLI TORUN
Keşif Küresi, tüm planetaryumlarda olduğu gibi kubbe şeklinde. Rahmi M. Koç Müzesi'nin eğitsel amaçla 60 metrekarelik bir alanda, 8 metre çapında ve 5.5 metre yüksekliğinde inşa ettirdiği Keşif Küresi, yıl boyunca müzenin açık olduğu tüm zamanlarda film gösterimleri sunuyor. 40 kişi kapasiteli gösterim alanına girdiğinizde, özel projektör sayesinde görüntüler kubbenin her yanını sarıyor ve siz de görüntüleri yumuşak koltuğunuzda uzanıp, 360 derecelik açıdan ve 3 boyutlu izleyebiliyorsunuz. Belli aralıklarla yapılan sunumlar, 20 dakika kadar sürüyor. Gelelim gösterimi yapılan filmlere... "Fırtına" filmi, hava olaylarının ve kasırgaların bütün ayrıntılarını gerçek filmler ve NASA tarafından çekilmiş fotoğraflarla anlatıyor. Film, 1900'lerin başından başlayıp günümüze kadar olan zaman diliminde bizi kasırgalar ve hava olaylarının içinde yolculuğa çıkarıyor. "Uzay Asansörü" adlı film, bir gelecek öngörüsü üzerine kurulu. Müze yönetimi filmin amacını şöyle tarif ediyor: "Bir gün çocuklarımız uzay asansörüne binip yörüngeye çıkacak ve zaman teleskobu sayesinde yıldızların doğuşunu ve ölüşünü ya da Güneş'in patlamalarını inceleyebilecekler. Çocuklarımızın neler yapabileceklerini bu filmde izleyeceğiz." 'Yaşlı Dünyamızın Vahşi Yaşamı' adıyla gösterilen filmin hikâyesi, 2081 yılında, Dünya'da doğmuş bir dedenin Ay'da doğmuş torunlarına Dünya'yı anlatmasını konu alıyor. Dede torunlarına bir Güneş tutulması sırasında Dünya hakkında bilgiler veriyor; yanardağların nasıl oluştuğu, Buzul Çağı, dinozorların yok oluşu ve yağmurları bize yaşatarak anlatıyor.
Rahmi M. Koç Müzesi'ndeki Keşif Küresi, Galileo'nin teleskopla gökyüzüne bakmasının 400. yılı nedeniyle 'astronomi yılı' ilan edilen 2009'dan bu yana ziyaretlere açık,
Yorum Bırakmak İster misiniz?