OSMANLI SARAYINDA KADIN II
Saray'da yüzlerce cariye vardı. Bunlar, padişahın, şehzade ve sultanların, vâlide-sultan ve kadınefendilerin hizmetinde bulunurlardı. İstedikleri anda «çırağ edilirler» yani Saray dışında itibarlı bir kimseyle evlendirilirlerdi. Çeyizleri, Saray'dan verilirdi. Saray'dan kız almak bir imtiyaz sayılırdı; çünkü bu kızlar hem çok güzel, hem de çok iyi terbiye edilmiş kimselerdi.
Padişah çocukları doğunca halk şenlik yapar, böyle fırsatları kaçırmayarak bol bol eğlenirlerdi. Bazen uzun müddet, hattâ bir defasında tam 36 yıl, 9 ay, 5 gün, Osmanoğulları'ndan hiç bir şehzade ve sultan doğmadı. Bu durum, hanedanın kesileceği endişesiyle ciddi üzüntüler yaratırdı. Halk bazen eğlencede çok ileri gidince padişah şenlikleri durdururdu. I. Abdülhamid'- in 21 Ağustos 1776'da oğlu Şehzade Mehmed doğduğu zaman padişah, «böyle maskaralık lâzım değildir!» diyerek şenlikleri durdurmuştu. Çünkü böyle şenliklerde padişah hariç, herkesin taklitleri yapılır, aynen sadrâzam ve şeyhülislâm gibi giyinen maskaralar eşeğe ters binerek caddeleri dolaşırlar, hattâ sadrâzam sarayının kapısına kadar böyle alayla giderlerdi.
Saray'dan kız almak bir imtiyaz sayılırdı; çünkü bu kızlar hem çok güzel, hem de çok iyi terbiye edilmiş kimselerdi. |
Sultanlar, yani Türk imparatorluk prensesleri, evleninceye kadar Saray'daki dairelerinde, anneleriyle beraber otururlardı. Bunların daireleri, vâlide-sultan dairesinin küçük bir örneği idi. Her sultanın hizmetinde 40 kadar cariye bulunurdu. Evlenen sultanlar Saray'dan çıkarılır, kendilerine, ölünceye kadar oturmak şartiyle, padişah tarafından bir saray verilirdi. Sultan ölünce saray, çocuklarına geçmez, alınır, yeni evlenen başka bir sultana verilirdi. Yani saraylar şahıs malı değil, millî mal sayılırdı. Sultanlara ve şehzadelere, anneleri bile saygıyla davranır, öz anneleri kendilerine isimleriyle hitab edemez, «Ayşe Sultan, Ahmed Efendi» diye çağırırdı. Çünkü anneler, hanedan dışından, ancak hanedana mensup, sonradan hanedana girmiş, Osmanoğlu kanı taşımayan hanımlardı.
Bir padişah ölünce, dul kalan zevcelerinden, çocuğu olmayanlar, istedikleri takdirde, yeni tahta çıkan padişah tarafından, en yüksek devlet adamlarından biriyle evlendirilirlerdi. Hayatta çocuğu olan dul padişah eşi evlenemezdi. Çünkü bu suretle şehzade ve sultanların üvey babaları ortaya çıkar ve hanedana karşı saygısız bir durum olmasından korkulurdu.
Kısaca anlattığımız bu sistem, ufak tefek değişiklikler ve modernleşmelerle, 1924'e, Osmanlı hanedanının Türkiye'den ayrılmasına kadar devam etti.
merhaba, bu resimin adi ne cok guzel
YanıtlaSilLeon Comerre the_favorite-of_the_harem
SilYorum için çok teşekkürler
Düşünmek ve Paylaşmak Dileğiyle...