Header Ads


SOSYALİZM VE KOMÜNİZM GERÇEKTE MÜMKÜN MÜDÜR?


Güncelleme 27.02.2017
Sosyalizm ve Komünizm nedir?
Sosyalist düşünce içerisinde herkesin eşit olma ilkesi denilen durum zengin, zenginliğinden bir şey kaybetmeden onun yanına onunla aynı seviyede yeni insanların katılmasını anlatmaktadır. Eğer bir fakir direk zengin olursa %99 ihtimal ile elindekileri ya çok çabuk kaybedecektir ya da elindekileri tutabilmek için yaşamış olduğu sıkıntılara tekrar dönmemek adına daha da acımasız olacaktır. %1 lik bir kısım ise zenginliğini hem kendi için hemde toplum için kullanabilecektir.


 İnsanlar sosyalist veya komünist olabilir mi? 
Sosyalizm ve komünizm bireyde mi başlar yoksa illaki ekonomik bir terim olarak devletlerde mi uygulanabilir?
Sosyalizm'de aslında zorlama yoktur. Tüm toplum kültürel ve ekonomik gelişmesini tamamladığı için sosyalizm
oluşur. Yoksa zorla gelen sosyalizm değildir.


Sosyalizm ve Komünizm nedir?
Şimdi genel olarak sosyalizmin ne olduğuna ve nasıl anlaşıldığına bakmak ta fayda var. Sosyalizm (ya da eski adıyla iştirâkiyye - katılımcılık) diğer bir anlamıyla Toplumculuk,

" iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan düşünce sistemidir. Bununla birlikte, sosyalizmin fiili anlamı uygulamada zaman içinde değişmiştir. Siyasi bir terim olması nedeniyle, sınıfsız bir toplumun oluşturulması amacıyla, devrim ya da toplumsal evrimle örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sosyalizm, kökenlerini sanayileşme dönemindeki aydınlanma düşüncesinde dile getirilen siyasal ve sosyal eşitlik isteğinden almıştır. Giderek artan bir şekilde modern demokrasilerde de sosyal reformlar üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır. Sosyalizm ve sosyalist terimi, bir dizi ideolojiye, bir ekonomik sisteme, varolmuş yahut varolan bir devlete işaret edebilir."

diye yazılmış vikipedia da sonuçta bu yazılan da aslında bir görüşü temsil etmekte ama genel anlayışı açıklama adına burada değinmenin faydalı olacağını düşünerek paylaştım.
Genel görüşü temsil ettiğini inandığım bu açıklamanın arkasına şunları eklersem tamamlayıcı olacağı kanısındayım. Ekonominin küçük bir aristokrat, zenginler sınıfı ya da kapitalist bir sınıf tarafından hatta artık emperyalist bir sınıf tarafından yönetildiğini düşünürsek bu sınıf tarafından sosyalizm ve ya komünizm aslında terörizm ile ortak bir anlam ifadesi içine sokulmuştur aynı durum anarşizm için geçerlidir. Sosyalizmin, komünizmin ve anarşizmin bu şekilde algılanmasında en büyük etken ekonominin küçük bir aristokrat, zenginler sınıfı ya da emparyalist  bir sınıf tarafından yönetilmesidir. Bu sınıf kendi erkini daha da güçlendirmek adına bu tarz propagandalar ile toplumun yanlış yönlendirilmesini ve kavram karmaşalarına sürüklenmesine neden olmaktadırlar. Onlara göre sosyalist toplumlar özgürlükçü değildir ve baskı altında yönetilirler. Demokrasiden nasiplerini alamamış diktatörler tarafından yönetilirler şeklinde sahip oldukları görsel ve yazılı iletişim kaynaklarında bu durumlarla ilgili anlatımlara yer vererek düşüncelerini sağlam temellere oturturlar. Bu konuya daha sonra daha ayrıntılı bir şekilde giriş yapacağım.


İnsanlar sosyalist ve ya komünist olabilir mi?
Sosyalizm bireylerin zenginliğinden sonra en az 3-4 kuşak sonra doyum noktasına ulaşmasıyla birlikte yavaş yavaş topluma dönmesiyle başlangıç temellerini atmaktadır.

Kısa bir örnekle açıklamak gerekirse zenginleşen bireyler ilk etap ta daha fazla zenginleşmek için acımasız kararlar alabilirken daha sonra ki nesiller daha faydacı kararlar alıp 10 alıyorlarsa bunun 1'ni toplumla paylaşmaya başlarlar,bir kaç nesil sonra ise bu oranlar 3'lere 5'lere ve nihayetinde 9'lara kadar çıkabilmektedir. Etik olarak yaklaşıldığında ise bu verilen 1'lerin aslında insanın kendini rahatlama yöntemi olarak yaptığı davranışlar olarak algınlanması gayet normaldir fakat bu davranışta ki en büyük sebep belli bir süre sonra doygunluğa ulaşan insan çevresindekilere dönmeye başlayacaktır.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki yukarıda yazdıklarımla birlikte ele alacak olursak sosyalizm bize anlatılan gibi bugün varoş diye tabir ettiğimiz yoksulluğun en üst seviyelerde olduğu bölgelerde başlayan sosyalist inancı tamamen ekonominin küçük bir aristokrat, zenginler sınıfı ya da emparyalist  bir sınıf tarafından yönlendirilmesi sonucunda ortaya çıkmış çatışmalar yumağından başka bir şey değildir.

Sosyalist düşünce içerisinde herkesin eşit olma ilkesi denilen durum zengin, zenginliğinden bir şey kaybetmeden onun yanına onunla aynı seviyede yeni insanların katılmasını anlatmaktadır. Eğer bir fakir direk zengin olursa %99 ihtimal ile elindekileri ya çok çabuk kaybedecektir ya da elindekileri tutabilmek için yaşamış olduğu sıkıntılara tekrar dönmemek adına daha da acımasız olacaktır. %1 lik bir kısım ise zenginliğini hem kendi için hemde toplum için kullanabilecektir.

Sonuç olarak insanın bu zenginliği bir de hak etmesi gerekmektedir yani en başta yazılması gerektiği gibi emek ile doğru orantılı olarak sahiplenmenin artması. Bunu bir slogan ile açıklayabiliriz "üreten biz, tüketen de biz olacağız. Çünkü biz emekçiyiz" insanların doğasında olan emek verdiği şeye olan bağımlılığı aynı zamanda emek vermediğine de sahiplenmeme olarak çıkmak ta yani çevremize baktığımız da bununla ilgili örnekleri sıklıkla görüyor ve duyuyoruz,"abi bana ne ya, parasını ben mi verdim, bana ne ya ben mi yaptım, boş ver illaki bir yapan çıkar" gibi işte bu bizim doğamızda olan bir duygudur ve bunu yenmek bu şartlar altında imkansızdır.En basit örnek ise annenin çocuğunu sevmesi,çocuğun annesini sevmesinden hep daha fazladır. En son olarak ta "Emek olmadan,yemek olmaz" sözü ile emek konusunu bağlayalım,sorun zengin olmakta değil ona sahip çıkabilmek için verilen emekte,yapılan işlerdedir diyebiliriz. Eğer insanlar bu süreci yaşayamaz iseler maalesef elindekilerinin kıymetini bilemeden kaybedeceklerdir ve yine birileri  tarafından yönetilmeye mahkum olacaktırlar ve bu zenginliğe sahip olanlar tarafından ise sosyalizm,komünizm ve anarşizm baskıcı,zenginlikten yoksun hakların gasp edildiği,dikta rejim olarak zihinlere yerleşecektir. İnsanlar sosyalist ve ya komünist olabilmeleri için doygunluğa ulaşabilmeleri gerekmektedir aksi taktirde insanlar fikren sosyalist komünist olabilirler ama uygulama da maalesef şartlar olgunlaşmadığından dolayı olamazlar.
 Sosyalizm ve komünizm bireyde mi başlar yoksa illaki ekonomik bir terim olarak devletlerde mi uygulanabilir?

Bu soruyu açıklamak için en iyi örnek Ekim devrimi ve Sosyalist Sovyetler Cumhuriyet Birliği'dir. 1917 yılında başlayıp 1985 yılında bir dizi reformlar ve 1991 yılında ise dağılmasıyla birlikte dünya da sosyalizmin yıkıldığı inancı ortaya çıkmıştı. Aslında Sovyetler'de ki sosyalist bir devrim adı altında bugün bir çok ülkenin başında olan  belli bir halk kitlesini yanına alarak yapılan bir ihtilaldir.İran da yapılan Humeyni ve taraftarlarının İslam cumhuriyetini kurmalarından bir farkı olmayan. 
Sonuç olarak tepeden inme bir yönetim şekli olmayan Sosyalizm maalesef kuruldukları ülkelerde onu destekleyen ana ülkede vazgeçildiği anda domino etkisi yaratarak birbir sosyalizmden vazgeçilmiştir. 

Bir ülkenin sosyalist olması için gerekli evrelerini Marks teorilerinde çok güzel anlatmıştır."Sosyalizm'in, Marksist kullanılışında başka bir özellik daha vardır. Karl Marx, tarihsel materyalizm açıklamasında sosyalizmi toplumun kapitalizmden sonraki, komünizmden önceki aşaması olarak değerlendirir. Marx böyle bir toplumun nasıl özellikler taşıyacağı konusunda net değildir fakat inancında ve komünizme doğru dönüşürken, devrimci sosyalizmin kapitalizm üzerinde kazanacağı zaferde ısrarlıdır.Marx, analizlerinde 5 tane toplum biçimi saptamıştır. Bunlardan ilki komünal toplum, sonuncusu ise komünist toplumdur. Komünist toplum Marx'a göre ikiye ayrılır: sosyalist toplum ve komünizm. İşte sosyalist toplum, Marx'a göre komünizmin birinci evresi yani alt evresidir. Komünizm ise komünist toplumun üst ve son evresidir.Marx, sosyalizmi var olan devlet formlarına artık ihtiyaç duyulmadığı, sınıfsız komünist topluma geçiş aşaması olarak düşünür. Engels’e göre, sosyalizmin temsili demokrasisi ortadan kalkar ve yerine komünizmin doğrudan demokrasisi gelirken; ekonomik yaşam özgürlük ve eşitlik temeli üzerinde yeniden düzenlenecek, devlet herhangi bir devrime ihtiyaç duymaksızın kendi kendine sönümlenecektir. Bu sınıfsız, devletsiz toplumu nihai hedef olarak belirlerken, Marksist düşünce ve anarşizm benzeşmektedir" 

Sonuç olarak Dünya toplumunun %5 Emperyal, %10 Kapital %75 Feodal ve geri kalan %10'nun İlkel ve Komünal toplumlardan oluştuğunu biliyorsak, dünya da şu an için Sosyalizm çok erken, Komünizm bir hayal ve Anarşizm ise ütopya olmaktan öteye gitmemektedir. Ne zaman dünya üzerinde emperyal ve kapital sınıflar çoğalıp feodal ve ilkel toplumların sayıca önüne geçer işte o zaman Dünyada bir şeyler değişmeye başlar. Sosyalizm ile ilgili 3 Soru 3 Cevap yazımızın da ilginizi çekebileceğini düşünüyoruz.

Düşünmek ve Paylaşmak Dileğiyle...

13.11.2011

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.