GÖBEĞİMİZ ÇIKTI AYNAYA BAKMAKTAN RAHATSIZIZ.
PANİĞE GEREK YOK. SAĞLIKLI BİR BESLENME VE HAREKETLİ BİR HAYAT TARZIYLA GÖBEĞİMİZİ ERİTEBİLİRİZ. ÇÜNKÜ GÖBEK, ESTETİĞİMİZDEN ÖNCE SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR.
KARIN VE BEL ÇEVRESİNDEKİ YAĞLAR, KALP KRİZİ VE KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR.
Dışarı çıkacaksınız. Dolabı açıp bir pantolon seçtiniz, giydiniz derken giyemediniz! Çünkü beli olmadı. İşte günün kalan kısmında can sıkacak bir mesele... Diyet yapmalı, spora başlamalı, akşam yemeklerini erkene almalı, ekmeği kesmeli... Haklısınız. Hemen bunlara başlamalı. Ama tek sebebiniz, şöyle yandan bakınca aynada göbeğinizin hiç de hoş olmayan bir görüntü vermesi olmamalı. Evet, giysiniz dümdüz bir karınla çok daha güzel duruyor ama bol giysilerle kapatıp sakladığınızda da o göbeğin sorun olmaya devam ettiğini unutmayın. Çünkü göbek ve bel bölgesindeki yağlanma, sağlığımızın baş düşmanlarından biri...
BİRÇOK HASTALIĞI TETİKLİYOR
Almanya'da Potsdam Üniversitesi tarafından 350 bin denek üzerinde yapılan araştırmaya göre, şişmanlık ve özellikle göbek bölgesinde yağlanma başta diyabet ve kalp rahatsızlıkları olmak üzere birçok hastalığı tetikliyor ve ölüm riskini artırıyor Dokuz ülkenin katılımıyla yapılan bu geniş çaplı araştırma, 1992 yılında başlamış ve kesintisiz yürütülmüş. Dünyanın önemli tıp yayınları arasında sayılan New England Journal of Medicine adlı dergide yayımlanan araştırmaya göre, belde kalınlaşma ve göbek bölgesinde yağlanma pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor Bel bölgesindeki her 5 santimlik artış erkeklerde yüzde 17, kadınlarda ise yüzde 13 oranında bir ölüm riski artışına yol açıyor Örnek verirsek, 120 santimlik bel ölçüsü olan erkekler ve 115 santimlik bel ölçüsüne sahip kadınların bazı hastalıklara yakalanma riski, daha ince belli insanlara göre iki kat daha fazla. Bel çevresi ölçüsünün erkeklerde 102, kadınlarda ise 92 cm'i geçmemesi gerekiyor Bu ölçüyü geçenlerde görülen yağlanma tıpta 'abdomi-nal (karın bölgesine ait) obezite' olarak adlandırılıyor
Şişmanlığın kalp ve damar hastalıklarına yol açtığı eskiden beri biliniyordu ama bu araştırmayla birlikte, sadece bunları değil, birçok hastalığı tetikle-diği ortaya çıkmış durumda. Göbekte biriken yağlar, iyi kolesterolü azaltıyor, kandaki şekeri artırıyor, bu da zamanla şeker hastalığına yol açabiliyor Metabolizmadaki bu dengesizlik, hipertansiyon, gut hastalığı gibi sağlığımızı tehdit eden sorunları da harekete geçiriyor Hatta kanserin, özellikle de meme kanserinin yağlanmayla ilişkisi artık saptanmış durumda.
FORMÜL İNSÜLİN DENGESİNDE
Özellikle ülkemizde, belli bir yaştan sonra kadın-erkek herkes göbekten şikâyet eder Bölgesel yağlanma olarak adlandırılan bu sorun, bazen zayıf kişilerde bile görülebilir En önemli nedenleri, yüksek şeker kullanımı, hareketsizlik ve insülin dengesizliği. İlk ikisini biliyoruz ama insülin dengesizliğinin ne olduğunu anlamakta fayda var:
İnsülin, kandaki şekeri kontrol eden hormonun adı. Bu hormonun kandaki seviyesi vücudumuz için çok önemli. Eğer olması gerekenden daha yüksek bir değere çıkarsa, metabolizma olumsuz etkileniyor ve kan değerlerinde bozulmalar ortaya çıkıyor Yani insülin hormonunun fazla salgılanması şişmanlığa neden olan temel etken. O halde öncelikle insülin hormonunu aşırı uyarıp insülin dengesizliğine yol açan etkenlerden, yani yüksek düzeyde şeker, karbonhidrat ve kalorili yiyeceklerden uzak durmamız gerekiyor
BİRÇOK HASTALIĞI TETİKLİYOR
Almanya'da Potsdam Üniversitesi tarafından 350 bin denek üzerinde yapılan araştırmaya göre, şişmanlık ve özellikle göbek bölgesinde yağlanma başta diyabet ve kalp rahatsızlıkları olmak üzere birçok hastalığı tetikliyor ve ölüm riskini artırıyor Dokuz ülkenin katılımıyla yapılan bu geniş çaplı araştırma, 1992 yılında başlamış ve kesintisiz yürütülmüş. Dünyanın önemli tıp yayınları arasında sayılan New England Journal of Medicine adlı dergide yayımlanan araştırmaya göre, belde kalınlaşma ve göbek bölgesinde yağlanma pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor Bel bölgesindeki her 5 santimlik artış erkeklerde yüzde 17, kadınlarda ise yüzde 13 oranında bir ölüm riski artışına yol açıyor Örnek verirsek, 120 santimlik bel ölçüsü olan erkekler ve 115 santimlik bel ölçüsüne sahip kadınların bazı hastalıklara yakalanma riski, daha ince belli insanlara göre iki kat daha fazla. Bel çevresi ölçüsünün erkeklerde 102, kadınlarda ise 92 cm'i geçmemesi gerekiyor Bu ölçüyü geçenlerde görülen yağlanma tıpta 'abdomi-nal (karın bölgesine ait) obezite' olarak adlandırılıyor
Şişmanlığın kalp ve damar hastalıklarına yol açtığı eskiden beri biliniyordu ama bu araştırmayla birlikte, sadece bunları değil, birçok hastalığı tetikle-diği ortaya çıkmış durumda. Göbekte biriken yağlar, iyi kolesterolü azaltıyor, kandaki şekeri artırıyor, bu da zamanla şeker hastalığına yol açabiliyor Metabolizmadaki bu dengesizlik, hipertansiyon, gut hastalığı gibi sağlığımızı tehdit eden sorunları da harekete geçiriyor Hatta kanserin, özellikle de meme kanserinin yağlanmayla ilişkisi artık saptanmış durumda.
FORMÜL İNSÜLİN DENGESİNDE
Özellikle ülkemizde, belli bir yaştan sonra kadın-erkek herkes göbekten şikâyet eder Bölgesel yağlanma olarak adlandırılan bu sorun, bazen zayıf kişilerde bile görülebilir En önemli nedenleri, yüksek şeker kullanımı, hareketsizlik ve insülin dengesizliği. İlk ikisini biliyoruz ama insülin dengesizliğinin ne olduğunu anlamakta fayda var:
İnsülin, kandaki şekeri kontrol eden hormonun adı. Bu hormonun kandaki seviyesi vücudumuz için çok önemli. Eğer olması gerekenden daha yüksek bir değere çıkarsa, metabolizma olumsuz etkileniyor ve kan değerlerinde bozulmalar ortaya çıkıyor Yani insülin hormonunun fazla salgılanması şişmanlığa neden olan temel etken. O halde öncelikle insülin hormonunu aşırı uyarıp insülin dengesizliğine yol açan etkenlerden, yani yüksek düzeyde şeker, karbonhidrat ve kalorili yiyeceklerden uzak durmamız gerekiyor
Bu yiyecekleri olabildiğince az tüketmek ve bu beslenme tarzını yürüyüş veya egzersizle desteklemek insülin dengesizliğini, dolayısıyla şişmanlığı hayatımızdan uzak tutabilir İnsülin düzeyi normalse, vücudumuz depoladığı yağı kolayca harcayabilir Demek ki, şeker, beyaz ekmek, tatlı, pasta, hamur işi ve beyaz pirinç gibi insülini çok kısa sürede ve çok yükselten yiyeceklerden kaçınır-, kepekli ekmek, bulgur, tahıl gibi işlenmemiş gıdalara, bol sebze ve meyveye dayalı bir diyet uygularsak vücudumuzun yağları parçalayarak enerjiye çevirmesini kolaylaştırırız. 0 halde formülü şöyle kurabiliriz: Alınan kalori, kullanılan ve depolanan kaloriyle dengeli olmalı-, bu aynı zamanda egzersizle ve genel olarak hareketli bir yaşamla desteklenmeli.
Yeni bir beslenme düzeni
Şimdiye kadar yağlanmayı önlemek için neler yapabileceğimizden söz ettik, peki bugüne kadar vücudumuza yerleşen yağlardan nasıl kurtulacağız? O daralmış pantolonun içine tekrar girmemiz mümkün olacak mı?
Önce şuna inanalım: Fazla kilomuz ne kadar olursa olsun, bir yerden başlamak gerekiyor ve az yol almak, yola hiç çıkmamaktan çok daha iyidir
Beslenme tarzımızdaki hataları tespit ederek işe başlayabiliriz. Karbonhidrat ve şekerden yana yüksek gıdaları çok az tüketmek, düşük kalorili ve az yağlı yiyeceklere yönelmek yeni bir beslenme düzenini oluşturmanın ilk şartı. Çikolata, şeker tatlı, pasta, beyaz ekmek, beyaz pirinç gibi işlenmiş gıdaları tüketmek yerine; yoğurt, taze meyve ve sebze, taze sıkılmış meyve suları, tahıllar ve esmer pirinç gibi işlenmemiş gıdaların ağırlıklı olduğu yeni bir beslenme tarzını yerleştirmeye çalışmak, kısa süreli, 'şok diyetler'den çok daha kalıcı ve etkili bir yöntem. Örneğin karbonhidratı, tümüyle hayatımızdan çıkardığımız kısa süreli rejim listelerine uymaya çalışmaktansa, bu tip besinleri fazla miktarda olmamak kaydıyla öğlen yemeğinde tüketebilir ve az yağlı salatayla yavaş yavaş yiyerek sindirimi kolaylaştırabiliriz.
Yediklerimizin yanında içeceklerimiz de önemli. Öncelikle kola ve asitli içeceklerden, hazır meyve sularından, şekerili-meyveli sodalardan ve alkolden uzak durmalıyız. Bunların yerine bol su içmeye özen göstermeliyiz, su yağların yakılmasında çok önemli bir rol oynar Suyun dışında şekersiz yeşil çay, meyve çayları, siyah çay, az şekerli kahve, az yağlı süt, evde yapılmış ayran, taze sıkılmış meyve suyu tüketebiliriz.
Görüldüğü gibi doğal olan her şey, bize daha sağlıklı bir yaşam için yardım eder yapay gıdalar ise bizi obezite de dâhil olmak üzere birçok sorunla tanışmak zorunda bırakır Hazır gıda ve içeceklere, raf ömürlerinin uzun olması için çeşitli maddeler katılır ve bunların birçoğu obeziteye neden olur Bu yüzden hazır gıda alırken içeriğine bakmayı, yağ ve kalori oranlarını incelemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
Hareket edin
Beslenme tarzında yaptığımız değişiklik ne kadar büyük olursa olsun, eğer hareketsiz bir yaşam tarzımız varsa kilo vermemiz çok zor olacaktır. 'Harekete geçmek', atmamız gereken ikinci adımdır. Başlangıçta kendimizi çok zorlamadan, vücudumuzu egzersize alıştırmaya yönelik hafif tempolu yürüyüşlerle işe başlayabiliriz. Her gün en az yarım saat yürümek, ayakkabımızı bir yere oturmadan bağlamak, asansör ve yürüyen merdiveni kullanmamak, kısa mesafelerde otobüse binmek yerine yürümeyi tercih etmek, hafta sonlarını açık havada yürüyüş yaparak değerlendirmek hareketli bir yaşamın kapısını açar. Bu yaşam tarzı, hayatımız boyunca bizi hem şişmanlıktan hem de buna bağlı rahatsızlıklardan koruyacaktır. Yaşam tarzı', uzun süreli bir kavram; bugüne kadar edindiğimiz pek çok alışkanlığı kaldırıp yerine başka şeyler koymak, sabır ve kararlılık ister. Tabii, kilo vermek de öyle. Yaşam tarzımızı değiştirdiğimiz oranda istediğimiz kiloya ulaşacağız. Sadece birkaç ayı değil, bütün hayatımızı kurtaracak alışkanlıkları kazanmak için bugün ufak bir adım atmaya ne dersiniz?
Şimdiye kadar yağlanmayı önlemek için neler yapabileceğimizden söz ettik, peki bugüne kadar vücudumuza yerleşen yağlardan nasıl kurtulacağız? O daralmış pantolonun içine tekrar girmemiz mümkün olacak mı?
Önce şuna inanalım: Fazla kilomuz ne kadar olursa olsun, bir yerden başlamak gerekiyor ve az yol almak, yola hiç çıkmamaktan çok daha iyidir
Beslenme tarzımızdaki hataları tespit ederek işe başlayabiliriz. Karbonhidrat ve şekerden yana yüksek gıdaları çok az tüketmek, düşük kalorili ve az yağlı yiyeceklere yönelmek yeni bir beslenme düzenini oluşturmanın ilk şartı. Çikolata, şeker tatlı, pasta, beyaz ekmek, beyaz pirinç gibi işlenmiş gıdaları tüketmek yerine; yoğurt, taze meyve ve sebze, taze sıkılmış meyve suları, tahıllar ve esmer pirinç gibi işlenmemiş gıdaların ağırlıklı olduğu yeni bir beslenme tarzını yerleştirmeye çalışmak, kısa süreli, 'şok diyetler'den çok daha kalıcı ve etkili bir yöntem. Örneğin karbonhidratı, tümüyle hayatımızdan çıkardığımız kısa süreli rejim listelerine uymaya çalışmaktansa, bu tip besinleri fazla miktarda olmamak kaydıyla öğlen yemeğinde tüketebilir ve az yağlı salatayla yavaş yavaş yiyerek sindirimi kolaylaştırabiliriz.
Yediklerimizin yanında içeceklerimiz de önemli. Öncelikle kola ve asitli içeceklerden, hazır meyve sularından, şekerili-meyveli sodalardan ve alkolden uzak durmalıyız. Bunların yerine bol su içmeye özen göstermeliyiz, su yağların yakılmasında çok önemli bir rol oynar Suyun dışında şekersiz yeşil çay, meyve çayları, siyah çay, az şekerli kahve, az yağlı süt, evde yapılmış ayran, taze sıkılmış meyve suyu tüketebiliriz.
Görüldüğü gibi doğal olan her şey, bize daha sağlıklı bir yaşam için yardım eder yapay gıdalar ise bizi obezite de dâhil olmak üzere birçok sorunla tanışmak zorunda bırakır Hazır gıda ve içeceklere, raf ömürlerinin uzun olması için çeşitli maddeler katılır ve bunların birçoğu obeziteye neden olur Bu yüzden hazır gıda alırken içeriğine bakmayı, yağ ve kalori oranlarını incelemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
Hareket edin
Beslenme tarzında yaptığımız değişiklik ne kadar büyük olursa olsun, eğer hareketsiz bir yaşam tarzımız varsa kilo vermemiz çok zor olacaktır. 'Harekete geçmek', atmamız gereken ikinci adımdır. Başlangıçta kendimizi çok zorlamadan, vücudumuzu egzersize alıştırmaya yönelik hafif tempolu yürüyüşlerle işe başlayabiliriz. Her gün en az yarım saat yürümek, ayakkabımızı bir yere oturmadan bağlamak, asansör ve yürüyen merdiveni kullanmamak, kısa mesafelerde otobüse binmek yerine yürümeyi tercih etmek, hafta sonlarını açık havada yürüyüş yaparak değerlendirmek hareketli bir yaşamın kapısını açar. Bu yaşam tarzı, hayatımız boyunca bizi hem şişmanlıktan hem de buna bağlı rahatsızlıklardan koruyacaktır. Yaşam tarzı', uzun süreli bir kavram; bugüne kadar edindiğimiz pek çok alışkanlığı kaldırıp yerine başka şeyler koymak, sabır ve kararlılık ister. Tabii, kilo vermek de öyle. Yaşam tarzımızı değiştirdiğimiz oranda istediğimiz kiloya ulaşacağız. Sadece birkaç ayı değil, bütün hayatımızı kurtaracak alışkanlıkları kazanmak için bugün ufak bir adım atmaya ne dersiniz?
Yorum Bırakmak İster misiniz?