VAN:Asaleti de felaketi de yüreğimizi dağlayan şehir
VAN İLİNİN TARİHİ, ASUR KRALİÇESİ, GÜZELLER GÜZELİ SEMİRAMİS’İN 9 BİN YIL ÖNCEYE DAYANDIĞI, VE BİNLERCE YILDIR VAN ÇEŞİTLİ KAVİMLERİN YURDU OLMUŞ. VAN İLİMİZ, DOĞAL GÜZELLİĞİ, ZENGİN TARİHİYLE TAÇLANAN AMA YAŞANAN ACILARA RAĞMEN DE BİR O KADAR MAĞRUR BİR ŞEHİR
Keşke sadece gölü, kedisi ve kahvaltısıyla anabilseydik Van’ı... Ama 2011 yılında yaşanan felaket, ne yazık ki belleğimize Van’a dair çok acı görüntüler ekledi. Bütün ülke tek yürek, yaralarını sarması için Van’a yardıma koştu. Şimdi bir kere daha ziyaret edelim mi bu güzel ilimizi?
Kuzey’de Ağrı, Batı’da Bitlis, güneybatıda Siirt, Güne/de Hakkâri illeriyle, Doğu’da ise İran'la komşu olan Van, yüzölçümü açısından ülkemizin en büyük illerinden biri. Büyük bölümü yüksek, engebeli ve dağ-iık alanlardan oluşan ilde başlıca ekonomik uğraş tanır. ama iklimin sertliği üretimin çeşitlenip gelişmesine pek olanak tanımıyor. Van’ı en çok ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü, dünyaca ünlü kedisi ve meşhur kahvaltı sofralarıyla tanıyoruz.
Van Gölü Türkiye’nin en büyük gölü olmakla kalmıyor, dünyanın da en büyük sodalı gölü unvanına sahip. Dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayan ve her yıl üremek için mayıs ile temmuz ayları arasında tatlı su ağızlarına göç eden inci kefali de Van'ı meşhur eden sembollerinden biri. Suyun akışının tersine doğru yüzdüğü için uçuyor görüntüsü veren inci kefali, birçok
yerden gelen meraklılara unutulmayacak bir görsel şölen sunuyor. Göçün en güzel şekilde izlendiği tatlı sulardan biri de Erciş ilçesine 10 kilometre uzaklıktaki Deliçay mevkii. Burada inci kefalinin sudaki dansını izlemek için Van Valiliği ile Erciş Kaymakamlığı ve Erciş Belediyesi seyir teraslan oluşturmuş.
Van kedisi ise, çoğumuzun malumudur, nadide ve asil bir kedi ırkıdır. Her iki gözü turkuaz mavisi, her iki gözü kehribar (sarı ve tonları) veya bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte olabilir. Dünyaca ünlü bu kedi de sadece Van’a özgüdür.
Van kahvaltısını ise artık büyük şehirlerde bile kahvaltı salonlarında görür olduk: Meşhur Van kahvaltısı, diye yazınca adımlarınız sizi oraya doğru götürüyor ama ne yazık ki çoğu, gerçek Van kahvaltısının yanından bile geçemez...
Bir solukta sayalım desek de Van, marifetlerini döktükçe döküyor, girizgâh bile sınırını aşıyor...
9 BİN YILLIK TARİH
Van'ın tarihi MÖ 7000 yıllarına uzanıyor. Kazılar yerleşimin Kalkolitik, Bronz ve Demir çağına tarihlendiğini gösteriyor. Sonra Urartular, Medler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar, Ermeniler, Partlar, Romalılar, Sasa-niler ve BizanslIlar bölgeye hâkim olmuş. MS 675 yılında Müslüman Araplar bölgeyi fethetmişse de, daha sonra yeniden Bizanslılar’a geçmiş. Uzun süre Abbasi-ler’e veya Bizanslılar’a bağlı yerel Ermeni beylerince yönetilmiş. 11'inci yüzyıldan itibaren Türkmenler’in yerleşmeye başladığı Van Gölü havzası, önce Selçuklulara, sonra da İlhanlılar’a, Celayiriler’e, Karakoyunlular’a ve Akkoyunlular’a yurt olmuş.
Kuzey’de Ağrı, Batı’da Bitlis, güneybatıda Siirt, Güne/de Hakkâri illeriyle, Doğu’da ise İran'la komşu olan Van, yüzölçümü açısından ülkemizin en büyük illerinden biri. Büyük bölümü yüksek, engebeli ve dağ-iık alanlardan oluşan ilde başlıca ekonomik uğraş tanır. ama iklimin sertliği üretimin çeşitlenip gelişmesine pek olanak tanımıyor. Van’ı en çok ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü, dünyaca ünlü kedisi ve meşhur kahvaltı sofralarıyla tanıyoruz.
Van Gölü Türkiye’nin en büyük gölü olmakla kalmıyor, dünyanın da en büyük sodalı gölü unvanına sahip. Dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayan ve her yıl üremek için mayıs ile temmuz ayları arasında tatlı su ağızlarına göç eden inci kefali de Van'ı meşhur eden sembollerinden biri. Suyun akışının tersine doğru yüzdüğü için uçuyor görüntüsü veren inci kefali, birçok
yerden gelen meraklılara unutulmayacak bir görsel şölen sunuyor. Göçün en güzel şekilde izlendiği tatlı sulardan biri de Erciş ilçesine 10 kilometre uzaklıktaki Deliçay mevkii. Burada inci kefalinin sudaki dansını izlemek için Van Valiliği ile Erciş Kaymakamlığı ve Erciş Belediyesi seyir teraslan oluşturmuş.
Van kedisi ise, çoğumuzun malumudur, nadide ve asil bir kedi ırkıdır. Her iki gözü turkuaz mavisi, her iki gözü kehribar (sarı ve tonları) veya bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte olabilir. Dünyaca ünlü bu kedi de sadece Van’a özgüdür.
Van kahvaltısını ise artık büyük şehirlerde bile kahvaltı salonlarında görür olduk: Meşhur Van kahvaltısı, diye yazınca adımlarınız sizi oraya doğru götürüyor ama ne yazık ki çoğu, gerçek Van kahvaltısının yanından bile geçemez...
Bir solukta sayalım desek de Van, marifetlerini döktükçe döküyor, girizgâh bile sınırını aşıyor...
9 BİN YILLIK TARİH
Van'ın tarihi MÖ 7000 yıllarına uzanıyor. Kazılar yerleşimin Kalkolitik, Bronz ve Demir çağına tarihlendiğini gösteriyor. Sonra Urartular, Medler, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar, Ermeniler, Partlar, Romalılar, Sasa-niler ve BizanslIlar bölgeye hâkim olmuş. MS 675 yılında Müslüman Araplar bölgeyi fethetmişse de, daha sonra yeniden Bizanslılar’a geçmiş. Uzun süre Abbasi-ler’e veya Bizanslılar’a bağlı yerel Ermeni beylerince yönetilmiş. 11'inci yüzyıldan itibaren Türkmenler’in yerleşmeye başladığı Van Gölü havzası, önce Selçuklulara, sonra da İlhanlılar’a, Celayiriler’e, Karakoyunlular’a ve Akkoyunlular’a yurt olmuş.
SEMİRAMİS'İN AŞKLA KURDUĞU ŞEHİR
Evliya Çelebi"Seyahatname'sinde Büyük İskender'in Van
Kalesi'ndeki Van adlı mabedin adını şehre verdiğini yazar. Ancak tarihçiler, Van'ın MÖ 1800'lerde. Mezopotamya'nın üst kısımlarında yaşayan Asurlar'ın Kraliçesi Semiramis tarafından kurulduğunu söyler. Dediği dedik, dünyalar güzeli Semirams. Van'ın Muradiye kazasının kuzey
yamaçlarına çıktığı seferde, gönlünü bölgenin hâkimi olan Ara adında genç bir hükümdara kaptırır. Mağrur kraliçe, bu sıırını kimseye açıklayamaz. Savaş sürmektedir. Semiramis'in kuvvetleri son bir saldırıyla bölgeyi ele geçirir ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis, Ara'ya olan aşkını yüreğine gömer ve dönüş emrini verir. Dönüş yolunda Van'ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini, Van Gölü'nü çok beğenen kraliçenin yeşillikler arasından göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası dikkatini çeker. Ara'nın hatırasına bu kayalık üzerinde bir kale yaptırmaya karar verir. Kısa sürede kale yapılır, eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da Şamrangerd koyar. Aradan yıllar geçer. Semlramis'in, Ara'nın acısıyla yanan yüreği, sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar verir, kaleyi ve kurduğu şehri Van adındaki bir komutanına bırakarak ülkesine döner, Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği rivayet edilir.
FELAKETİN TARİHİ: 23 EKİM 2011
Van, yeni bir güne çoktan uyanmış, öğlen yemeği sofraları kurulurken, saat 13:41’de, 25 saniye süren 7.2 şiddetindeki deprem, tam bir felakete yol açtı. Cumhuriyet tarihi boyunca Anadolu’da meydana gelen en büyük depremlerden biri olarak kayda geçen felakette 604 canımızı kaybettik, 4 bin 152 Vanlı yaralandı. Merkez ilçede ve Erciş’te 2 bin 262 bina yıkıldı, 5 bin 739 bina oturulmaz hale geldi. Binlerce Vanlı, karakışta evsiz, giyeceksiz, elektriksiz, telefonsuz, susuz kalakaldı.
Hepimiz biliyorduk ki ateş düştüğü yeri yakar, ama acının ancak paylaşarak hafifleyebileceğim de söylüyordu geleneklerimiz. Evsiz kalan, yakınlarını kaybeden yurttaşlarımız, yüzlerini hiç görmediği insanlardan aldıklan giysilerin cebinden çıkan dostça mektuplarla soğuttular belki de yüreklerini. Acı yok olmadı ama küçüldü; yaralar yalnız ilaçla değil, sevginin iyileştirici gücüyle de sarılmaya çalışıldı.
Şimdi Van, küllerinden yeniden doğmaya çalışıyor. Tarım ve hayvancılığın yanı sıra ekonominin olduğu kadar kültürünün de bir parçası olan el sanatlarını yeniden canlandırıyor.
Van'da gümüş işlemeciliği el sanatlarının önemli bir parçasını oluşturuyor. Kadınların boyunlarına taktıkları altın heb’ler ve gümüş işlemeli kemerler evladiyelik olarak kuşaktan kuşağa geçiyor. Erkeklerin yeleklerinin üzerinden taktıkları köstekler, tütün tabakaları, ağızlıklar ve yüzükler de gümüş. Savat adı verilen, esas maddesi gümüş sülfür olan siyah minenin, gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniği, son yıllarda açılan atölyelerle gençlere de aktarılıyor.
Van’da ceviz oymacılığı, el. dokuma kilimcilik de önemli sanatlardan. Kilimlerin her birinde işlenen motif, okumasını bilene bir mektup adeta. Muhtemelen Hinler döneminde başlamış olan seramik sanatı da Van'da hâlen sürüyor. Bir kısım arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan seramik eşyalar geomerik şekiller ve hayvan figürleriyle süslüdür.Van Belediye si atölyesinde hediyelik seramik eşya üretimi hala yapıyor.
Evliya Çelebi"Seyahatname'sinde Büyük İskender'in Van
Kalesi'ndeki Van adlı mabedin adını şehre verdiğini yazar. Ancak tarihçiler, Van'ın MÖ 1800'lerde. Mezopotamya'nın üst kısımlarında yaşayan Asurlar'ın Kraliçesi Semiramis tarafından kurulduğunu söyler. Dediği dedik, dünyalar güzeli Semirams. Van'ın Muradiye kazasının kuzey
yamaçlarına çıktığı seferde, gönlünü bölgenin hâkimi olan Ara adında genç bir hükümdara kaptırır. Mağrur kraliçe, bu sıırını kimseye açıklayamaz. Savaş sürmektedir. Semiramis'in kuvvetleri son bir saldırıyla bölgeyi ele geçirir ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis, Ara'ya olan aşkını yüreğine gömer ve dönüş emrini verir. Dönüş yolunda Van'ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini, Van Gölü'nü çok beğenen kraliçenin yeşillikler arasından göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası dikkatini çeker. Ara'nın hatırasına bu kayalık üzerinde bir kale yaptırmaya karar verir. Kısa sürede kale yapılır, eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da Şamrangerd koyar. Aradan yıllar geçer. Semlramis'in, Ara'nın acısıyla yanan yüreği, sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar verir, kaleyi ve kurduğu şehri Van adındaki bir komutanına bırakarak ülkesine döner, Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği rivayet edilir.
FELAKETİN TARİHİ: 23 EKİM 2011
Van, yeni bir güne çoktan uyanmış, öğlen yemeği sofraları kurulurken, saat 13:41’de, 25 saniye süren 7.2 şiddetindeki deprem, tam bir felakete yol açtı. Cumhuriyet tarihi boyunca Anadolu’da meydana gelen en büyük depremlerden biri olarak kayda geçen felakette 604 canımızı kaybettik, 4 bin 152 Vanlı yaralandı. Merkez ilçede ve Erciş’te 2 bin 262 bina yıkıldı, 5 bin 739 bina oturulmaz hale geldi. Binlerce Vanlı, karakışta evsiz, giyeceksiz, elektriksiz, telefonsuz, susuz kalakaldı.
Hepimiz biliyorduk ki ateş düştüğü yeri yakar, ama acının ancak paylaşarak hafifleyebileceğim de söylüyordu geleneklerimiz. Evsiz kalan, yakınlarını kaybeden yurttaşlarımız, yüzlerini hiç görmediği insanlardan aldıklan giysilerin cebinden çıkan dostça mektuplarla soğuttular belki de yüreklerini. Acı yok olmadı ama küçüldü; yaralar yalnız ilaçla değil, sevginin iyileştirici gücüyle de sarılmaya çalışıldı.
Şimdi Van, küllerinden yeniden doğmaya çalışıyor. Tarım ve hayvancılığın yanı sıra ekonominin olduğu kadar kültürünün de bir parçası olan el sanatlarını yeniden canlandırıyor.
Van'da gümüş işlemeciliği el sanatlarının önemli bir parçasını oluşturuyor. Kadınların boyunlarına taktıkları altın heb’ler ve gümüş işlemeli kemerler evladiyelik olarak kuşaktan kuşağa geçiyor. Erkeklerin yeleklerinin üzerinden taktıkları köstekler, tütün tabakaları, ağızlıklar ve yüzükler de gümüş. Savat adı verilen, esas maddesi gümüş sülfür olan siyah minenin, gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniği, son yıllarda açılan atölyelerle gençlere de aktarılıyor.
Van’da ceviz oymacılığı, el. dokuma kilimcilik de önemli sanatlardan. Kilimlerin her birinde işlenen motif, okumasını bilene bir mektup adeta. Muhtemelen Hinler döneminde başlamış olan seramik sanatı da Van'da hâlen sürüyor. Bir kısım arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan seramik eşyalar geomerik şekiller ve hayvan figürleriyle süslüdür.Van Belediye si atölyesinde hediyelik seramik eşya üretimi hala yapıyor.
Yorum Bırakmak İster misiniz?