KARTALLARIN YUVASI "ALAMUT" VE HAŞHAŞİLER
Siyaset dili zaman zaman tarihten örnekler vererek tarih
bilincimizi ve merakımız tetikliyor.
En son yaşadığımız referandumdan sonra sıkça
telaffuz edilen Pirus zaferi de bu örneklerden biriydi. Şimdi eski bir
örneklemeye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hafızamıza kazınan Haşhaşilere
dönmek istiyorum.
Hasan Sabbah (1032-1124) |
Cumhurbaşkanı burada Hasan Sabbah’a körü körüne bağlı
fedailerle, cemaat yapılanmasıyla ilgili paralel bir örneklemede bulundu.
Teşkilatlanma olarak gerçekten birbirine benziyordu: Gizlenme, takiye yapma,
ajanlık faaliyetleri ve suikast. Tabii biz işin siyasi tarafına ve fazla
detaylara girmeden yazacağız.
Edebiyatseverlerin
özellikle:”Alamut:Fedailerin kalesi” ve "Semerkant" kitaplarından
aşina oldukları Hasan Sabbah batının ilgisini çekmiştir. Wladimir Bartol "Alamut: Fedailerin Kalesi" kitabında: kalenin arkasında gizli bir cennet bahçesinden
bahseder. Burada sahte bir cennet bahçesi vardır. Ve tabii ki bu cennette:
huriler, şaraplar, yiyecekler, ırmaklar,çiçekler, hadım hizmetkârlar ve haşhaş
var. Haşhaş ile uyutulan fedailer bu gizli bahçeye getirilip bir geceliğine cennete
geldiklerine inandırılıyorlar. Tabii cennetin anahtarının da “Seyduna” Hasan Sabbah’ta
olduğuna. Cenneti gören her fedai için yaşamın bir anlamı kalmıyor: ölüme
koşarak gidiyor. edebi olarak çok güzel bir kitap, Fakat maalesef bu kitabı
kaynak olarak gören köşe yazarları bile var. Yazar kitabı 10 yılda bitirmiş
fakat ne kaleyi görmüş, ne de İran coğrafyasını. İki bin yüz altmış üç. metre yükseklikte, üç tarafı
uçurum olan bu kalede bir cennet bahçesi yaratmak; Hemde bu bahçeyi, kalede
yaşayan diğer insanlardan gizli tutmak tamamen imkansız. Marco Polo'nun yazılarından beri Haşhaşiler ve Mitolojik Bahçe'nin masalları dolaşıma girmiş ve tartışılmıştır. Alamût'u çevreleyen Batılı mitlerin çoğu, Marco Polo'nun Seyahatlerinden gelir. Marco Polo'nun Alamut ve Haşhaşi hikayeleri 1270'li yılların başında yaptığı seyahatlerden alınmıştı, ancak maalesef Assassins ve kaleleri 1256 yılında Hulagu Han ve Moğollar tarafından yok edildi.
Amin Malouf’un Semerkant kitabında ise Ömer Hayam’ın el yazmasının macerasını konu alıyor. Kitapta Hasan Sabbah’tan çokça bahsedilmese de el yazması ve Ömer Hayyam, Alamut kalesinde konuk ediliyor. İki kitapta da Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah medrese arkadaşı olup, gelecekte birbirlerine yardım ve bağlılık yemini ediyor.
Bu üçlünün arkadaşlığı tarihçilere göre
gerçeği yansıtmıyor. Nizamülmülk ve Ömer Hayyam'ın yaş farkı otuz. Bir diğer unsur ise İran devleti Hasan
Sabbah'la ilgili söylenenleri kabul etmiyor.
Nizamülmülk (1018 - 1092 ) |
Hasan Sabbah'ın kurduğu Alamut devleti 167 yıl hüküm
sürdü. Aslında baş Dai’lerin öncülüğünde kurulmuş kale devletleriydi. Hasan bin Sabbah, Alamut'un yanında bulunan Aşkar ve sonra Anjirud'a taşındı ve 6. Rajab Çarşamba günü, 483/4 Eylül 1090, Alamut kalesine girdi. Orada bir süre gizli kalarak kendisine Dihhhuda diyordu ve kimliğini Hüseyin Mehdi'ye açıklamadı; ancak günler kaybolduktan sonra, daha sonra itaatsiz kaldığını, Alamut'ta başka bir ustanın olduğunu fark etti. Alamut'un garnizonunun büyük bir kısmı ve çok sayıda nüfus İsmailizmi benimsemiş ve Hussain Mehdi'yi kendisini savunmaktan çıkarmak için güçsüz hale getirmiş ancak sonunda kaleyi terk etmiştir. Böylece, Alamut herhangi bir katliam olmadan işgal edildi ve İsmaililer için uygun bir ortamda Daru'l Hicra (sığınma yeri) olarak alınıyordu. 1090
yılında Alamut kalesine yerleşen Hasan Sabbah burada son nefesine kadar 34 yıl
geçirdi. Alamut bir nevi savunma devletiydi. Ambarları yıllarca yetecek
yiyeceklerle doluydu. Çok uzun kuşatmalara dayanabilirlerdi. Hasan Sabbah
savaşmayı tercih etmedi. Selçuklular, Haçlılar, Moğollar, hiçbiriyle
savaşabilecek güçleri ve imkanları yoktu. Fakat Hassan Sabbahın zekası çağın
ötesinde bir şey buldu: terörizm.
Efsanevi lider Hasan Sabbah, topluluğunu “kartal yuvası” anlamına gelen Alamut’tan yönetiyordu. |
HasanSabbah'ın düşmanın elçisine yaptığı gösteri resmedilmiş: tek bir emirle kendini hançerleyen ve kayalıklara atan haşhaşiler (fedailer) Suikastler genellikle bir bıçakla gerçekleştirilecek ve Assassin yakalanmamaya çalışacaktı. Bunun yerine, sakin bir şekilde ölümüne hazır bekleyerek, amacını gerçekleştirmiş olacaktı. Bazen bir Assassin görevden önce yıllarca ve yıllarca bir Sultanın hizmetevinde olurdu. Bu türden siyasi suikast, Kralların çoğu için yeni bir şeydi ve bir Kral, en yakın danışmanlarından dahi emin olamazken ya da hançer ne zaman geleceğinden emin olmadığı zaman Yaşlı Adam'ın taleplerine cevap vermek daha kolaydı. Bir düşmana suikast yapmanın gücü Hindistan ve Paris'e kadar ulaştığı söyleniyordu.
Tavsiye yazı : AKIL KURCALAYAN HİKAYELER:Kral Kandaules ve Karısı
Alamut kalesi
uyuşturucu yuvası gibi düşünülse de, gerçekte fedailerin haşhaş kullandığına dair bir bilgi
yok. Suikast esnasında çok cesur ve rahat olmalarından kaynaklı böyle bir
yakıştırma yapılıyor olabilir. Fakat haşhaş içen birinin ayakta bile zor durması
gerekir. İkinci bir ihtimal Hasan Sabbah müritlerini cennete gideceklerine inandırmıştı.
Bu günde baktığımız zaman, terör eylemlerinin çoğunda cennete gidebilme vaadiyle
kandırılmış gencecik insanları görebiliyoruz. Uzay çağını yaşarken buna
şaşırmıyoruz da, bin sene önce olmasına şaşırıyoruz. Buda ayrı bir ironi.
Kalede Dai’ler, Fedailer ve diğer müritler
bulunuyordu. Fedailer özel eğitimli suikast makineleriydi. Alamut belki de
dünyanın ilk terör örgütüydü. Hasan Sabbah'ın şeytani zekası sayesinde tarihte
örneği olmayan organize bir suikast örgütü kuruldu. Fedailer: Dai’ler
tarafından din bilgisi, savaş, suikast ve diğer konularda özel olarak eğitiliyordu.
Fedailer Bir nevi profesyonel suikastçıydı. Selçuklu sarayına bile sızan
fedailer, yıllarca sarayda hazır görev anını bekleyebiliyordu. Suikastlerin
amacı sadece öldürmek değil korku yaratmaktı. Bu yüzden kalabalık yerler
seçiliyor, ne şartta olursa olsun kurban kurtulamıyordu. Cinayetten sonra
fedailer kalabalığa ve askerlere meydan okuyup, nutuklar atıp, kılıç
darbeleriyle parçalanmayı bekliyordu…
Kesinlikle kaçmıyorlardı. Bu cesaretlerinden dolayı halk fedailerin
haşhaş aldığını düşünüyordu. Bu korkunç şöhret Hassan Sabbah ve Alamut devletinin
çelik zırhıydı. Bu korku yüzyılı aşkın
bir süre Alamut'un güvencesi oldu.
Alamut Haritası |
Ellinin üzerinde
cinayet işlediler. Vezirler emirler, beyler… Yollarına kim çıkarsa acımasızca
katlediyorlardı. Bunları alamut devleti için yapıyorlardı.
Tavsiye yazı : SADECE BİREYLER İNTİHAR ETMEZ TOPLUMLARDA EDER
Haşhaşi’lerin En ses
getiren suikastleri ise şüphesiz Selçuklunun en büyük vezirlerinden biri olan 75
yaşındaki Nizamülmülk tür. Selçuklu sultanları Alparslan ve Melikşah
dönemlerinde 27 sene vezirlik yapan Nizamülmülk, Alamut kalesi kuşatmasında, iki Haşhaşi (fedai) tarafından şehit edildi.
Mayıs 1124 'te hastalanıp yatağa
düşen Hasan Sabbah, ölümünün yaklaştığını düşünerek halefi olması için Lemeser kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummid'i seçti. Ebu Ali'yi sağına oturttu ve kendisini misyonerlik
faaliyetlerinin başına getirdi. Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı sağına ve
ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer'i de önüne oturttu ve onlara imamın gelip
devletin başına geçeceği güne dek Kiya Buzrug Ummid'i liderliğinde uyum içinde çalışmalarını salık verdi. Ve 23
Mayıs 1124 Cuma günü öldü.
Hasan Sabbah’ın
ölümü, bilgili liderliğinin de doğal olarak sonuydu. Sabbah keskin zekalı,
becerikli, aritmetik düşünebilen bir lider olmasının yanı sıra astronomi ve
büyü gibi alanlarda da yetkin olarak bilinirdi. Aynı zamanda yazar olan Sabbah,
ömrü boyunca hiçbir zaman imam olduğunu iddia etmediği gibi, yalnızca bir imam
temsilcisi olduğunu belirtmiştir.
Hassan Sabbah bulduğu bu yöntemle öldükten sonra bile yöneticilerin korkulu rüyası olmasına sebep olan güvenecek kimse yok paranoyasını kalplere ve beyinlere yerleştirmiştir. Fuat Avni'nin bir twitinde Recep Tayyip Erdoğan için biz ona şah damarından daha yakınız cümlesi bile Hasan Sabbah'ın eseridir. Hayırcıların da en büyük korkusu olmuştur çünkü Hasan Sabbah'ın bu sisteminde gerçekten güvenebileceğiniz kimse yoktur.
Hassan Sabbah bulduğu bu yöntemle öldükten sonra bile yöneticilerin korkulu rüyası olmasına sebep olan güvenecek kimse yok paranoyasını kalplere ve beyinlere yerleştirmiştir. Fuat Avni'nin bir twitinde Recep Tayyip Erdoğan için biz ona şah damarından daha yakınız cümlesi bile Hasan Sabbah'ın eseridir. Hayırcıların da en büyük korkusu olmuştur çünkü Hasan Sabbah'ın bu sisteminde gerçekten güvenebileceğiniz kimse yoktur.
Tavsiye yazı : Marie Antoniette ve Hakkında Bilinmeyenler
BENDE KİTAPTAKİLER GERÇEK SANMIŞMIŞTIM. YİNEDE GÜZEL KİTAPLAR
YanıtlaSililginç bir yazı olmuş. elinize sağlık
YanıtlaSil