Header Ads


XVIII. ASIRDA HAREM III

XVIII. ASIRDA HAREM III

Haremde doğum işlerine bakan Ebe(16), çocukları emziren ve bezlerini yıkıyan Dadı(17), Haremdeki eşyaların defterini tutan ve dışarı ile Harem arasındaki haberleşmeyi yazılı olarak idare eden beş tane kâtibe vardı(18). Bunlardan başka vazifelerinin ne olduğunu tâyin edemediğimiz Saray Usta(19), Vekil Usta (20) vardır. Bu câriyelere okuyup yazmayı dışarıdan getirilen meşk hocalarının öğrettiği bâzı vesikalardan anlaşılmaktadır.

Şehzade, sultan, kadın efendi ve ikballerin dâire hizmetlerini gören cariyelerin âmirleri ise kalfalardı(21). Bâzı kalfaların ikballer arasından seçildiği görülüyorsa da (22), bunların padişahın hususî hizmetine bakan câriyelere mi, yoksa dâire hizmetlerini gören, câriyelere mi kumanda ettikleri pek fark edilemiyor. Haremle taşra arasında cereyan eden haberleşmeyi te'min ve Haremde yaşıyan pâdişâh ve kadınlarına âit mücevherat, hediye, para ve şâire gibi gereken eşyayı getirip götürenlerin de dilsizler, cüceler ve sahipler olduğu mevcud vesikalardan anlaşılmaktadır(23).




XVIII. asır Osmanlı hanedânı haremine âid kadro ve teşkilât böylece iki esaslı noktada toplandıktan sonra vesikalar üzerinde yapılan müşahedelerden çıkan şu umumî neticeleri de arz etmek faydadan hâli değildir:

Haremde bulunan kadınların ve cariyelerin okuyup yazma bildikleri mektublarından ve bıraktıkları vesikalardan anlaşılmaktadır.
1. XVIII. asırda, şehzâdelerin haps edilme usûlü terkedilmeğe başlanmıştır. Şehzâdeler zaman zaman padişahlarla geziye çıkmakta, kendilerine ayrılan dairelerinde yaşamaktadırlar(24.) Daha serbest bir hayâta kavuşan şehzâdeler, kendilerine hizmet eden câriyelerle, münâsebette bulunmaktadırlar(25) Şehzâdelerin Haremde hapsedilmesi usûlünün konmasından sonra, bunların çocuk sahibi olmamaları, saltanat vârislerinin azaltılması bakımından, an'ane hâline gelmiş ve bu an'aneye bu asırda da -I. Abdülhamid'in Âhiretlik adı verilen kızı Müstesna - riayet edilmişti. Ancak tahta geçen veliahd, padişah olduktan sonra çocuk sahibi olabilirdi.


Padişahlar, hususî hizmetlerinde çalışan câriyelerden beğendikleri ile münâsebette bulunabilir, onları ikbâl veya kadın efendi olarak alabilirdi.

2.    Sultanlar, daha beşikte iken nişanlanabildikleri hâlde(26), gerdeğe ancak bülûga erdikten sonra girmektedirler(27). Nişan merasimi ve nişan alayı, nikâh merasimi ve çeyiz alayı, gelin alayı ayrı ayrı günlerde ve büyük bir tantana içinde kutlanmaktadır(28).

3.    Padişahlar, hususî hizmetlerinde çalışan câriyelerden beğendikleri ile münâsebette bulunabilir, onları ikbâl veya kadın efendi olarak alabilirdi. Genel olarak padişahların 6 kadın efendi ve 6 ikbâli vardı. Çoğu zaman ikbâl sayısı kadın efendilerin sayısından azdı(19). Kadınların sayısının en çok 8 e çıktığı vesikalardan anlaşılmaktadır. İkbâllerin sayısı 4 ile 6 arasında değişmektedir(30).

Padişah «kadın efendi denilen kadınlarıyla ve <hanımefendi> .adı verilen ikbâlleri nezdine nöbetle kabul ederdi(31). Bu asırda ölen veya tahtından indirilen hiçbir padişahın ne karısı, ne de ikbâli başka birisiyle evlenmişti.

4.    Haremde çalışan câriyelere farsça ad koymak XV. asrın ikinci yarısından itibaren an'ane hâline geldiğinden bütün câriye, idâreci kadınlar, ikbal, kadın efendi ve vâlide sultanların isimleri farsçadır(32). Buna mukabil padişah kızlarına, bâzı istisnalarla beraber, yine arapça isimler verilmeğe bu asırda da devam edilmiştir.

Haremde mevcut olan câriyelerin sayısı 400-800 arasında değişmektedir
Haremde mevcut olan câriyelerin sayısı 400-800 arasında değişmektedir(33). Bu câriyelerin yüzde 90-95 i sarayda hizmetçi durumunda idi. Birçok tarihçilerin ve seyyahların, padişahların bütün câriyelerle münâsebette bulunduklarını iddia etmelerinin bir hayâl mahsûlünden başka bir şey olmadığı açıktadır. Padişah, hususî hizmetinde bulunan câriyelerden münâsebette bulunmadıklarını, kendi kızları gibi, devlet adamları veya çocuklariyle evlendirmekte ve cihazlarını temin etmektedir(34). Hususî ve dâirelerde çalışan câriyelerin şehzâdelerle evlendikleri tahmin ediliyorsa da çocuk yetiştiremedikleri kesin olarak bilinmektedir.

5.    Haremde bulunan bütün câriye ve kadınlar ölüm, gözden düşme, evlenme ve sâir sebeblerle bulundukları vazifeden ayrılınca, bulundukları bölümde zincirleme terfilerin yapıldığı görülmektedir(35). Boş kalan yerlere de lâyık olanları getirilmektedir.

6.    Haremde bulunan kadınların ve cariyelerin okuyup yazma bildikleri mektublarından ve bıraktıkları vesikalardan anlaşılmaktadır. Fakat kadın efendi ve cariye mektublarından bunların iyi bir tahsil görmedikleri derhal göze çarpmaktadır. Bunların mektupları kelime, cümle ve ifâde hatâlariyle doludur. Fikirlerinde irtibat yoktur. Yazıları çirkin ve okunaksızdır. Göze batar derecede telâffuz hatâları olduğu, kelimeleri konuştukları gibi yazışlarından anlaşılmaktadır. Buna mukabil sultanların mektublarında bu hatâlara rastlanmamaktadır. Kelimeler doğru, cümleler düzgün, ifâdeler çekici ve akıcıdır. Bu, sultanların iyi bir tahsil gördüklerinin delilidir(36).

7.    Ölen sultan, kadın ve ikbâllerin mallarının hepsi, Haremden çıkarılıp evlendirilen câriyelerin mallarının ise yarısı padişah tarafından hazine için zaptedilmektedir(37). XVIII. yüzyılda sarayın harem teşkilatı hakkında açıkladığımız bu düzen sonraki yüzyıllarda da bâzı değişmelere rağmen devâm etmiştir.

XV. yüzyılda te'sis edildiğini tahmin ettiğimiz Osmanlı saray teşkilâtı zaman geçtikçe çok gelişmiş, XVI. yüzyılda ise en muntazam ve mükemmel şeklini iktisab eylemiştir. 

XVII. yüzyılda tütün ve kahve içilmesinin hayli yaygın bir hâle gelmeğe başlaması, veraset usûlünün değiştirilmiş bulunması, Osmanlı sarayının harem hayatında bir takım yeni kadroların yer almasına sebeb olmuştur. 
XVIII. yüzyılda gerek teşkilâtta ve gerek kadrolarda esaslı sayılabilecek değişiklikler olmamış, yalnız şehzâdeler muhakkak ki, eskisine nisbetle daha serbest bir hayata kavuşmuşlar, bir de kadın efendiler Topkapı Sarayı dışında, yâni sahilsaraylarda, konaklarda ve köşklerde yaşama imkânlarım elde etmişlerdir
MUSTAFA ÇAĞATAY ULUÇAY
Cild : XIII
Sayı: 17 -18
Sayfa:270-274
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Dergisi
Mart 1962
F.ylül 1963
İSTANBUL
EDEBİYAT FAKÜLTESİ MATBAASI
1963

16    Başbakanlık Arşivi, İbnül Emin Mahmud Kemal tasnifi, Saray Na. 3136 Top. Arş. E. No. 3041, 3950.
17    Top. Arş. E No. 497: D. No. 3041, 3960.
Top. Arş. D. No. 8075.
W Top. Arş. E. No. 501; D. No. 10247.
Top. Arş. E. No. 501.
21    Top. Arş. E. No. 1239.
22    Top. Arş. D. No. 189, 199, 8975.
23    Top. Arş. D. No. 4055, SOOf.
24    Top. Arş. E. No. 8004, 8075.
25    Nâzikmisâl'in çocuk düşürdüğüne dâir, câriye Visal'in mektubu, Top. Ars E. No. 4002.   

26    Top. Arş. D. No. 1C591.
27    I. Abdülhamid'in hatt-ı humâyunları, Başvekâlet Arş. Cevdet tasnifi, Saray No. 1304 ; Top. Arş. E. No. 7(j29.
28    111. Ahmed'in kızı Fatma ve 11. Mustafa'nın kızı Safiye Sultanın düğünleri için yazılan program için Top. Arş. D. No. 10591; bundan başka E. No. 277, 922, İ5936 ya bakınız.
29    I. Mahmud, J. Abdülhamid ve II. Mahmud'un 6 kadım vardı (Top. Arş. D. No. 10866, 9316).
30    Aynı padişahların dört ikbâli vardı (göst. yer).
31    Haremden mektuplar, s. 167-17(1.
32    Top. Arş. E. No. 1239, 4o02, 8079.
33    Top. Arş. E. No. 4002 ; D. No. S075.

Faiz Derniroğlu, Sultan III. Ah/ned'in SaJrıâzamı İbrahim Paşa?ya mektupları, Yeni Tarih Dünyası, III (İst. 1954), a. 895; Top. Arş. E. No. 7027.
35 Başbakalık Arş. Cevdet tasnifi, Saray No. 8309, 4791.
36 Haremden mektuplar, s. 114-115.
37 Başbakanlık Arş. Cevdet tasnifi, Saray No. 6888.

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.